"Belki bütün hakaik-i kâinat, o mahiyetin esma-i hüsnasından olan Hak isminin şualarıdır." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Hak, Allah’ın bir ismidir. Bütün hakikatler bu ismin şualarıdır.
Hak; “Zatı vacib olup, varlığı hakiki olan.” “Değişmekten münezzeh olan.” “Zatı ile kaim, vacib ve değişmez olan.”
“...Şüphesiz Allah, o, Hak olandır ve şüphesiz onun dışında taptıkları (ilahlar) ise, batıldır...” (Lokman, 31/30)
"Hak" isminin en umumi manası, "değişmekten münezzeh"tir. Allah’ın zatı gibi sıfatları da haktır, bunlar için bir değişme söz konusu olamaz.
Allah, Kadîm’dir evveli yoktur. Bu daima böyledir, bu hakikatte bir değişme düşünülemez. Allah Baki’dir, ahiri yoktur; bunda da bir değişme söz konusu olamaz.
Allah, mutlak ilim sahibidir, bu ilimde ne artma tasavvur edilebilir ne de eksilme.
Vahdet sıfatı ve bunun neticesi olan tevhid inancı haktır ve onun hakkaniyeti daimîdir; onda bir değişme düşünülemez.
Sübutî ve Selbî bütün sıfatlar için de aynı şeyler söylenir. Ve bu değişmez sıfatların sahibi olan Allah’ın, mukaddes zatında da bir değişmenin olamayacağı bilinir.
Bütün ilahi sıfatlar için de aynı şeyler söylenir. Ve bu değişmez sıfatların sahibi olan Allah’ın, mukaddes zatında da bir değişmenin olamayacağı bilinir.
Kâinattaki bütün varlıkların hakikatlerinde bir değişme söz konusu değildir. Değişme sadece suretlerde olur.
“Hakiki hakaik-i eşya esma-i ilahiyedir.” hükmüne göre, bir varlık hangi isimlerin tecellilerinden meydana gelmişse, onun hakikati daima öylece devam eder. İnsanlık mahiyeti değişip de bir başka mahiyet olmaz. Fakat bu mahiyete sahip olan fertlerde değişme olur, biri gider bir başkası yerine gelir.
“Hak, inkârı caiz olmayan sabiteye denir.” Verilen bir hüküm vakıa, yani hakikate uygunsa o hüküm haktır ve sabittir. Bunun inkârı caiz değildir.
Hak isminin tecellilerini, çepeçevre sarılı olduğumuz "hakikatler" dünyasında bir derece seyredebiliriz.
Mesela, Dünyanın Güneş etrafında döndüğünü söyleyen bir insan, hakkı ifade etmiş olur. Çünkü bu hüküm hakikattir, vakıa mutabıktır. Bunun aksini iddia edenler ise batıl bir fikre sapmış olurlar.
Fizik âlemindeki bütün değişmez kanunlar, Hak isminden bir tecelli taşırlar.
Aynı şekilde, bir insan, Allah’a "ilahi fermanın bildirdiği gibi" inanıyorsa, bu inancı haktır. Bunun dışındaki itikadlar batıldır; çünkü hakikate zıttırlar.
Hak ismini yâd eden bir insan, bütün varlık âleminin durmadan değiştiğini görür ve kalbini değişmekten münezzeh olan Allah’a bağlar.
Hak dine yönelen bir insan, onun dışındaki bütün batıl telakkilerin kul yapısı olduğunu ve bunların da değişmekten kendini kurtaramadığını yakinen bilir ve batıl itikadlara gönlünü kaptırmaz.
Hak ve hakikat kelimeleri yakın mâna taşırlar. Hakkın zıddı batıl, hakikatin zıddı ise hurafedir, yalandır.
Hak için vakıa mutabakat, değişmez sabit manaları da veriliyor. Bir haberin doğru ve hakikat olması için onun vakıa mutabık olması gerekir. Mesela, dünyanın Güneş etrafında döndüğü bir hakikattir. Bunu hakikat yapan, hakikaten de dünyanın güneş etrafında döndüğüdür. Kâinattaki bütün hakikatler onların kaynağı olan isimlerin Hak olması ve bu isimlerin tecellilerinin de hakikat olmasındandır. Mesela, Allah’ın Rezzak ismi haktır ve hakikattir. Bu ismin tecellileri olan rızıkların ve onlarla rızıklananların da varlığı hak ve hakikattir.
Hak isminin değişmez sabit manası üzerinde de kısaca duralım. Allah’ın varlığı haktır, sıfatlarının sonsuz ve mutlak olmaları da haktır. Bunlarda hiçbir değişme olmaz ve olmamıştır.
Kudret sıfatı üzerinde duralım. Allah’ın kudretinin varlığı ve sonsuzluğu hak ve hakikattir. Nitekim ilk yaratılan varlıktan cennetlere cehennemlere kadar her şey bu sonsuz kudretle yaratılmıştır ve yaratılacaktır. Üstad'ımızın; “kudretine acz müdahale edemez” ifadesi kudret sıfatının hak olduğunu ve değişmekten münezzeh bulunduğunu ders verir.
Allah’ın zatının ezelî ve ebedî olduğu da hak ve hakikattir. Bunlarda da bir değişme söz konusu olamaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü