"Mübayenet-i mahiyet ve adem-i takayyüdün kolaylığa sebebiyeti" konusu olan ikinci sırrı açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"İkinci sır: Mübayenet-i mahiyet ve adem-i takayyüdün kolaylığa sebebiyeti ise şudur ki: Sâni-i Kâinat, elbette kâinat cinsinden değildir. Mahiyeti, hiçbir mahiyete benzemez. Öyle ise, kâinat dairesindeki mânialar, kayıtlar Onun önüne geçemez, Onun icraatını takyid edemez. Bütün kâinatı birden tasarruf edip çevirebilir.
Eğer kâinat yüzündeki görünen tasarrufat ve ef’âl kâinata havale edilse, o kadar müşkülât ve karışıklığa sebebiyet verir ki, hiçbir intizam kalmadığı gibi, hiçbir şey dahi vücutta kalmaz, belki vücuda gelemez. Meselâ, nasıl ki kemerli kubbelerdeki ustalık san’atı o kubbedeki taşlara havale edilse ve bir taburun zabite ait idaresi neferâta bırakılsa, ya hiç vücuda gelmez, veyahut çok müşkülât ve karışıklık içinde, intizamsız bir vaziyet alacak.
Halbuki, o kubbelerdeki taşlara vaziyet vermek için, taş nev’inden olmayan bir ustaya verilse ve taburdaki neferâtın idaresi, mertebe itibarıyla zabitlik mahiyetini haiz olan bir zabite havale edilse, hem san’at kolay olur, hem tedbir ve idare suhuletli olur. Çünkü taşlar ve neferler birbirine mâni olurlar; usta ve zabit ise, mânisiz, her noktaya bakar, idare eder." (Mektubat, Yirminci Mektup, İkinci Makam, Onuncu Kelime)
Mahiyet; bir şeyin ne olduğudur.
Mübayin; farklı, ayrı, benzemez vasıfta demektir.
Adem-i takayyüd ise; bir kayıda bağlı olmama, kayıt altına alınmama mânasına gelir.
Allah denildi mi “varlığı vacib, ezelî, ebedî, bütün sıfatları sonsuz, mekândan ve zamandan münezzeh” mânaları kalbe ve akla gelir. Mahlûk denilince de sonradan yaratılmış, hâdis, fani ve bütün sıfatları sınırlı bir varlık hatıra gelir.
Aynı mahiyette ve aynı mertebede olan şeyler birbirine mâni olabilirler, farklı mahiyetler için bu söz konusu değildir. Meselâ, elimiz maddî ve cismanî bir varlıktır. Bir demire elimizi dokundurmakla onun içine nüfuz edemeyiz, sadece dışındaki ısıyı, sertliği vs. anlarız o kadar. Ama ona elektrik verildiğinde elektrik akımı bir anda demirin her tarafına nüfuz eder. Zira demirle elektriğin mahiyetleri farklıdır.
İnsanların mertebe farklılıkları da buna benzer. Bir nefer bir başka nefere emrederek onu kendine hizmet ettiremez. Ama kumandan bütün bir orduyu bir anda ayağa kaldırır ve dilediği istikamete sevk eder. Keza, bir konuda cahillerin sözleri birbirine hüccet olmaz, ama bir âlimin hükmü hepsi tarafından dinlenir ve gereği yerine getirilir.
Yine bir binayı teşkil eden demir, çimento, kum, tuğla, çakıl vesaire gibi malzemeler kendi kendilerine bir bina yapamazlar. Binayı yapabilmek için, bu malzemelerin cinsinden olmayan bir usta gerekiyor. Usta, demir ve tuğla cinsinden olmadığı için, demir ve tuğlaya istediği gibi şekil verip istediği yerde kullanabilir. Çünkü usta inşaat malzemeleri cinsinden olan aciz ve zayıf bir varlık değildir.
Bir misal de kendi bedenimizden verelim. Ruhumuzla organlarımız arasında mahiyet farklılığı vardır. Bedenimiz cismanîdir, ruhumuz ise hayattar ve şuurlu bir kanundur. Ruh, bütün organlarda birlikte ve son derece kolay faaliyet gösterir.
Allah’ın varlığı vacib ve sıfatları sonsuz olduğundan, ne varlığı mümkinin varlığına benzer ne de sıfatları O’nun sıfatlarına. Mesela, Allah’ın Zât’ı güneşin zâtına benzemediği gibi Kudret sıfatı da güneşin cazibesine benzemez.
İşte Üstad hazretleri Cenab-ı Hakk’ın hadsiz eşyayı bir anda yaratması ve birlikte son derece kolay idare etmesi meselesini akla yaklaştırmak için vacib ile mümkin arasındaki mahiyet farklılığına dikkat çekiyor.
Cenab-ı Hakk’ın bir ismi Nur ve bütün sıfatları ve esmâsı nuranîdir. O nuranî sıfatlar her mahlûkun evvelini, ahirini, içini ve dışını birlikte ihata etmiştir. Allah o nuranî ve muhit sıfatlarıyla her şeyin her şeyini birlikte ve son derece kolay bilir ve yapar.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü