"Bismillah güneş gibidir. Başkalarını tenvir ettiği gibi, kendini de gösteriyor." Ruhun hissettiğini kalp ve hayal niye hissetmiyor?
Değerli Kardeşimiz;
"Bismillah güneş gibidir. Başkalarını tenvir ettiği gibi, kendini de gösteriyor. Her nefes ve her dakika ruhlar ona hava ve su gibi muhtaç olduğundan onun hakikatini herkesin ruhu hisseder. Kalb ve hayal bilmese de ehemmiyeti yok." (Emirdağ Lâhikası-II, 73.Mektup)
"Bismillah güneş gibidir” ifadesini birkaç şekilde anlayabiliriz:
Birincisi, güneş bütün eşyayı eksiksiz ihata ettiği gibi, besmelede ki Allah lafzı da bütün kâinatı tecelli bakımından istisnasız ihata ediyor. Yani nasıl güneşin ısı ve ışığına karşı bir damla ile bir deniz müsavi bir şekilde tecelli sahası oluyorsa, besmeledeki Allah ismine karşı bütün kâinat ile bir zerre eşit bir şekilde tecelli sahası oluyor. Besmelenin güneş gibi olmasında Allah, Rahman ve Rahim isimlerinin azamet ve tesiri bulunuyor.
İkincisi, güneş hem kendini gösterir hem de başka nazarların görmesine yardımcı olur. Allah da hem kendini gösterir hem de başka nazarların kendini görmesini temin eder. Bunun için kitaplar, nebiler, veliler, ilham ve keşifler gönderir. Besmele Allah’ı tarif etmede güneş gibi oluyor. Çünkü Allah, Rahman ve Rahim isimleri Zat-ı Akdesi en şümullü, en bariz ve en azametli bir şekilde bize tarif ediyor.
“اَلرَّحْمٰنِ dahi, ne ayn ne gayr olan sıfat-ı seb’aya remizdir.” (İşârâtü'l-İ'caz, Fatiha Suresi Tefsiri.)
Rahman ismi Allah’ın yedi subuti sıfatına bakıyor yedi sıfatta bütün fiilî isimleri bünyesinde cem ediyor. Zira sayısız fiilî isimlerin hepsi Allah’ın kudret ya da tekvin sıfatından kaynayıp çıkıyorlar. Demek Besmeledeki Allah, Rahman ve Rahim isimleri sadece kâinatı değil, bütün İlahî isim ve sıfatları da gösteren bir güneş gibi oluyor.
Göz, sesi kulak gibi işitemez, zira sesi işitmek için gerekli olan mekanizma gözde yoktur. Kulak da göz gibi göremez, zira görmek için gerekli olan mekanizma kulakta yoktur vesaire. Aynı ölçü manevî cihazlar için de geçerlidir.
Ruhun manevî yapısı ile kalbin manevî yapısı farklıdır. İkisi de farklı manalara ve âlemlere açılıyorlar. Bunların böyle olması birbirinden üstün olduğu manasına gelmez. Hepsi de ayrı bir hakikatin miyar ve mizanlarıdır. Lakin bu manevî cihazların letafet ve kesafet ölçüleri farklılık arz edebilir.
Mesela, akıl vicdana nisbetle daha kesif olduğu için, latif şeyleri vicdan gibi duyup hissedemez, vicdan da aklın avladığı kesif şeyleri avlayamaz vesaire. Lakin hepsinin gayesi; tevhid ve marifetullahtır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü