"Bütün o hadsiz hazinelere işaretle pek parlak bir hücceti gösteriyor..." Biyedihi’l-hayr kelimesinin mânası ile burada bahsedilen hazinelerin nasıl bir münasebeti var?
Değerli Kardeşimiz;
"DOKUZUNCU KELİME"
بِيَدِهِ الْخَيْرُ dır. Bundaki hüccete gayet kısa bir işaret şudur:"
"Görüyoruz ki, bu kâinatta her daire, her nevi, her tabaka, hattâ her fert, her âzâ, hattâ her bedendeki her bir hüceyrenin ihtiyat rızkını taşıyan bir mahzeni, bir deposu ve levazımatını yetiştiren, muhafaza eden bir tarlası ve hazinesi var ki, gayet intizam ve mîzanla ve nihayetsiz hikmet ve inayetle, vakti vaktine, muhtacın iktidar ve ihtiyarı haricinde, bir dest-i gaybî tarafından o muhtacın eline veriliyor."(1)
Dilimize Arapça'dan geçmiş olan bu kelimenin aslı "hayr" olup; herkesin beğendiği, rağbet ettiği şeyler; şeref, meşru iş, faydalı ve sevabı gerektiren amel, iyilik, ibadet ve mal gibi mânalara gelir. Zıddı ise şerdir.
Hayır iki türlüdür. Birincisi "mutlak hayır" olup, herkes tarafından dâima beğenilen, sevilen ve herkese göre iyi olandır. Adâlet, yardımlaşma, cömertlik ve doğruluk gibi... Allah'ın bizler için hayır gördüğü her şey.
İkinci tür hayır, "mukayyed hayır"dır. Yani kişiden kişiye değişen; birine göre hayır, bir başkasına göre şer ve kötülük sayılan şeyler… Kötü yolda harcanan çok mal gibi. Bu hayır milletlerin örf ve adetlerine göre farklılık gösterir. Bu yüzden, bütün insanlığın üzerinde ittifak ettiği hayır içine girmez.
“Her hayır Allah’tandır ve O’nun elindedir" demek, hayrı icad edip, onun sebeplerini ihzar edip yaratmak demektir. Yani hayır müsbet ve vücudî bir fiil olduğu için Allah’a aittir. İnsanın hayırda icad noktasında hiç bir hissesi yoktur; bu yüzden insan gurur ve kibre kapılmamalıdır. İnsan hayra ancak dua ve talep ile sahip olabilir. Hayırda yüz iş varsa, bunun doksan dokuzunu hazırlayıp icad eden Allah’tır, geri kalan bir ise insanın istemesi ve talep etmesidir.
Bütün hayırların kaynağı ve menbaı Allah’ın sonsuz hazineleri ve mülküdür. Allah bir mahlûkuna ikram ve lütufta bulunacağı zaman, o mülk ve hazinelerini ona sevk ediyor. Mesela, Allah bir çiftçiye buğday ikram edeceği zaman güneş, hava, toprak, su gibi küllî unsurlar o çiftçiye itaat ettiriliyor ve onun ihtiyacı istikametinde istihdam ediliyorlar. Dağ ve içindeki madenler birer hazine olup insanın istifadesine temas etmesi ve emrine sunulması hayırdır. Dolayısı ile hazineler ile hayırlar fiil ile fail gibi birbirlerine bağlıdırlar.
İnsana ve sair mahlûkata hayır adına ne dokunup temas ediyorsa, hepsinin mucidi ve müsebbibi Allah’tır.
“Bütün hayrat Onun elinde, bütün hasenat Onun defterinde, bütün ihsanat Onun hazinesindedir. Öyle ise, hayır isteyen Ondan istemeli, iyilik arzu eden Ona yalvarmalı.” (20. Mektub)
Yaptığımız bütün hayırlı işler, güzel ameller ve ettiğimiz bütün iyilikler hep Allah’ın ihsanıyla, O’nun ikramıyladır. Ağacı da, meyvesini de O yarattığı gibi, bizi de yaptığımız o güzel işleri de yaratan O’dur.
Varlık sırf hayır olduğuna göre her şeyi yoktan yaratmak Allah’a mahsustur ve bütün varlıkların bütün sıfatları da O’nun ikramıyladır. Var olma nimetini, hayat sahibi olma, şuur ve akıl sahibi olma ve nihayet hidayete kavuşmakla mü’min olma nimetleri takip eder. Bunların hepsi hayır, hepsi güzel ve hepsi birer ihsandır.
(1) bk. Şualar, On Beşinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü