"Çünkü maksatta ittifak lazım gelirken, öylelerin efkârının küre-i arzda dahi nokta-i telakisi bulunmaz." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Üçüncü suale deriz ki: Hak namına, hakikat hesabına olan tesadüm-ü efkâr ise, maksatta ve esasta ittifakla beraber, vesâilde ihtilaf eder. Hakikatin her köşesini izhar edip hakka ve hakikate hizmet eder. Fakat tarafgirane ve garazkârane, firavunlaşmış nefs-i emmare hesabına hodfuruşluk, şöhretperverane bir tarzdaki tesadüm-ü efkârdan barika-i hakikat değil, belki fitne ateşleri çıkıyor. Çünkü maksatta ittifak lazım gelirken, öylelerin efkârının küre-i arzda dahi nokta-i telakisi bulunmaz. Hak namına olmadığı için, nihayetsiz müfritâne gider, kabil-i iltiyam olmayan inşikaklara sebebiyet verir. Hal-i âlem buna şahittir." (Mektubat, Yirmi İkinci Mektup.)
Fikirlerin çarpışması ve münazaraya tutuşması hak adına ve hakkın zuhuru için ise, bu fikirler temel ve esas konularda ittifak içinde olurlar. Bu insaflı insanlar, hakkın bulunması ve izhar edilmesi hususunda sadece usullerde ihtilafa düşerler.
Mesela; hakkın teyid ve tesbit edilmesinde Fahreddin-i Razi akıl ve mantık metodu ile hareket ederken, İbn-i Arabi kalb ve keşif ile aynı maksada hizmet eder. Bu iki makbul zat maksatta bir iken, maksada hizmet etme metodunda ayrıdırlar.
Fikirlerin çarpışması ve münazaraya tutuşması şayet hak adına ve hakkın ortaya çıkması için değil de sırf benliğini göstermek, taraftar olduğu ekolü üstün getirmek ve art niyetli bir şekilde nefsi ile hareket eder ise, o zaman bu tarz insanlar hakka hizmet etmek şöyle dursun, fitne ateşine odun taşımış olurlar.
Bunların hedefi maksada hizmet değil, nefse ve benliğe hizmet etmek olduğu için böyle bir düşünce ve hissiyat ile hareket ettikleri anlaşılır ve makul sayılabilecek bir tarafları ve telakkileri de olamaz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar