"Dalâletin gayet müthiş mânevî elemini hisseden bir adama iman ile hidayet ihsan etmek, eğer tevhid nazarıyla bakılsa.." cümlesini devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem meselâ, dalâletin gayet müthiş mânevî elemini hisseden bir adama iman ile hidayet ihsan etmek, eğer tevhid nazarıyla bakılsa, birden, o cüz’î ve fâni ve âciz adam, bütün kâinatın Hâlıkı ve Sultanı olan Mâbudunun muhatap bir abdi olmak ve o iman vasıtasıyla bir saadet-i ebediyeyi ve şahane ve çok geniş ve şâşaalı bir mülk-ü bâki ve bâki bir dünyayı ihsan etmek; ve onun gibi bütün mü’minleri dahi derecelerine göre o lûtfa mazhar etmek olan bu ihsan-ı ekber yüzünde ve simasında bir Zât-ı Kerîm ve Muhsinin öyle bir hüsn-ü ezelîsi ve öyle bir cemâl-i lâyezâlîsi görünür ki, böyle bir lem’asıyla bütün ehl-i imanı kendine dost ve has kısmını da âşık yapıyor."(1)
İlaç şifaya nasıl bir vesile ise, mürşid, âlim, imanî bir eser, ezan, musibet gibi şeyler de birisinin hidayetine vesile ve sebep olabilirler. Şifayı ilaçtan bilmek nasıl şirk ise, hidayeti sebeplerden bilmek de aynı şekilde şirktir.
Evet, şifa büyük bir nimettir; eğer doktordan ve ilaçtan bilinirse, Allah’a edilecek şükrün yolunu tıkar. Hidayet şifadan daha büyük bir nimettir, onun da vesilelerden bilinmesi, aynı şekilde Allah’a edilecek şükrün yolunu kapatır. Ama tevhid nazarı ile bakılırsa "Şifa da hidayet de Allah’tandır." Buna vesile olan sebepler, sadece birer bahane ve şeffaf birer perdedirler. Dolayısı ile tevhid nazarı şükür nazarıdır.
Nimet içinde nimeti vereni hatırlamak, nimetin kendisinden daha büyük bir nimettir. Nimeti sebeplerden bilmek, nimeti vereni inkâr etmektir, dolayısı ile nimet içindeki o büyük nimeti de yok etmek mânası taşıyor.
Hidayet en büyük nimettir. Hidayeti verenin Allah olduğunu bilmek ve O’na şükretmek daha büyük bir nimettir. İşte nimet içinde gizli olan bu büyük nimeti bilmek ancak tevhid ile mümkündür. Sebep putuna tapanlar tevhidi terk ettikleri için, bu gizli olan ikinci nimeti göremiyorlar. Tevhid, bir mürşidin ve âlimin eli ile gelen hidayet içinde Hâdi olan Allah’ı görebilmektir.
(1) bk. Şualar, İkinci Şua, Birinci Makam.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü