"Dünyada masiyetin akıbeti, ikab-ı uhreviye delildir." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Dünyada mâsiyetin âkıbeti, ikab-ı uhrevîye delildir." (Mektubat, Hakikat Çekirdekleri: 84.)
Dünyada işlenen günahların hemen arkasından gelen sıkıntı ve belalar, ahiretteki cezaya bir delil ve bir işarettir.
Mesela, içki müptelası birinin siroz hastalığına yakalanıp hastane köşelerinde sürünmesi, büyük acılar ve sıkıntılar çekmesi, içkinin cehennemde yanmayı gerektiren bir amel olduğunun da ispatı oluyor. (Tövbe edip içkiyi bırakmışsa o başka).
İçkinin insan sağlığını, aileyi, şerefi, cemiyet hayatını perişan etmesi ve birçok musibete vesile olması; kumarın namusu, serveti, haysiyeti, zamanı kül etmesi; faizin alın terini, ticareti, fakir fukaranın hakkını telef etmesi; zinanın nesli, ahlakı, namusu, emniyet ve sadakati yok etmesi, cehennem azabına da bir emare ve bir işarettir.
İbadet ve iyilikler vicdanı rahatlatıp nefes aldırırken, kişiye dünyada cennet hayatı yaşatıp, ebedî ve sürurlu bir hayata işaret ederken, günahlar ve kötülükler de vicdanı ve sair manevi duyguları azap içinde bırakır. Aklı başında olan bir adam bu vicdanî hükümleri cehennemin varlığına kuvvetli bir delil gibi telakki eder.
Aşağıdaki paragraf, masiyetlerin arkasında gelen sıkıntılar ve manevi yanmalar, ahiretteki azapların habercisi olduğunu başka bakış açılarıyla ortaya koyuyor.
" وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍ [“Günaha dalan kâfirler ise cehennem ateşindedir.” (İnfitar, 82:14).] Âkıbet, ikaba delildir; hadsen onu gösteriyor. Mâsiyetin ekseriya dünyada olan âkıbeti bir emâre-i hadsiyedir ki, cezasında bir ikab vardır. Çünkü herkes hususî bir tecrübeyle hadsen görüyor ki, hiçbir münasebet i tabiiye olmadığı halde, mâsiyet bir netice-i seyyieye müncer olur. Bu kadar kesret ve vüs’atle tesadüf olamaz. Eğer şu umum muhtelif hususî tecrübeler nazara alınırsa, görünür ki, nokta-i iştirak yalnız tabiat-ı mâsiyettir ki, cezayı istilzam ediyor. Demek ceza, mâsiyetin lâzım-ı zâtîsidir. Madem ki dünyada filcümle bu lâzım, sırf tabiat-ı mâsiyet için terettüp ediyor. Elbette, bu dârda terettüp etmeyen, başka dârda terettüp edecektir. Acaba kim vardır ki, küçücük bir tecrübe geçirmemiş ve dememiş ki, “Filân adam fenalık etti, belâsını buldu." (bk. Sünuhat)
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü