"Eğer hakiki aşık, yolunda fena gitse, ya tabirde hata etse, ya tavsifde yanılsa, yine maşuka gider. Maşuktur onu çeker, yolunu da şaşırtmaz. Eğer veliy-yi arif, yolunda fena gitse, ya suret hata görse, ya sözde yanlış etse, matlubuna yetişmez..." İzah?
Değerli Kardeşimiz;
"Evliyadan Âşıkin ve Ârıfin Beynlerinde Mühim Bir Fark
Eğer hakiki âşık yolunda fena gitse ya tâbirde hata etse
Ya tavsifte yanılsa yine maşûka gider maşûktur onu çeker
Yolunu da şarıtmaz
Zira aşk câzibedar bir cemale müncezib cenânî bir cezbedir
Bazen netice haktır hem de mütehakkiktir lâkin delil batıldır
Vesile de hatadır ona zarar veremez
Eğer veli-i ârif yolunda fena gitse ya sûret hata görse
Ya sözde yanlış etse matlubuna yetişmez maksuduna ulaşmaz
Zira bir yol bozuksa hiç maksada götürmez eğer şartı olmazsa
Meşrut hasıl olamaz o aşıka benzemez mukayyeddir hür olmaz
Zira ârif kendisi yukarıya çıkıyor basamaklara basar
Lâzım dikkat-ı nazar. Fakat âşık, birisi onu yukarı çeker. Hür kalır mukayyed kalmaz
Demek veli-i âşık, muhtise yine binefsihi hâdidir
Ligayrihi mudilldir; fakat ârif muhtise mudill hem dall olur
İktida de edilmez
Bu sırdandır bir kısmı gürûh-u ârifinden i’dam ve idlâline
Sebep olan rumûz ve şatahiyat ki tevili götürmez
Zümre-i Aşıkini rumuzdan çıkardılar işârat, şatahiyatı
Sarihan söylediler yine nazar-ı ümmet onları ta’zim etti
Onlara ilişilmez."(1)
Burada "aşk yolu" ile "irfan yolu"nun bir kıyaslaması yapılıyor.
Aşk yolunda giden birisi, bu yolda tam fani olmuş ise, İbn-i Arabi gibi onun hata ve kusurları mazur görülür ve hata ve kusurları neticeye ulaşmasında bir engel teşkil etmez.
Tarihte bazı veliler şatahat türünden çok ciddi kusur ve hatalı sözler söylemelerine rağmen, velayetten düşmemişler ve ümmet nezdinde makbul olarak kabul görmüşler. Hallac-ı Mansur, Muhyiddin-i Arabi bunlar içinde en meşhur olanlarındandır.
Şu mısralar bu manaya işaret ediyorlar:
"Bazen netice haktır hem de mütehakkiktir lâkin delil batıldır
Vesile de hatadır ona zarar veremez."
Amma "irfan yolu" ise hata ve kir kabul etmez. Çünkü bu yolda aşk ve manevi sarhoşluk gibi manevi mazeretler bulunmuyor. Yol yanlış ise varılan yer de yanlış demektir. İlim ve irfan yolu her yönü ile Kitap ve sünnete uygun olmak zorundadır. En küçük bir hata ve sapma ümmeti batıla sürükler. Çünkü ümmetin rehberi ilim ve irfan erbabıdır. Onların batıl bir yol ile ümmeti hak bir sonuca ulaştırması asla mümkün değildir.
Şu mısralarda bu inceliğe işaret etmektedir:
"Eğer veli-i ârif yolunda fena gitse ya sûret hata görse
Ya sözde yanlış etse matlubuna yetişmez maksuduna ulaşmaz
Zira bir yol bozuksa hiç maksada götürmez eğer şartı olmazsa
Meşrut hasıl olamaz."
Özetle, aşık aşkından mazur olabilir, ama arif ilminden ve irfanından dolayı asla mazur sayılamaz, istikamet üzere gitmek zorundadır.
(1) bk. Âsâr-ı Bediyye, Lemeât, s.626.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü