"Ehl-i keşfin küre-i arzda ifritlere mahsus tabakasını bin senelik bir mesafe görmeleri, âlem-i şehadete ait küre-i arzın çekirdeğinde değil, belki âlem-i misalideki dallarının ve tabakalarının tezahürüdür." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Küre-i arz, âlem-i şehadette bir çekirdektir; âlem-i misaliye ve berzahiyede bir büyük ağaç gibi, semavata omuz omuza vuracak bir azamettedir. Ehl-i keşfin küre-i arzda ifritlere mahsus tabakasını bin senelik bir mesafe görmeleri, âlem-i şehadete ait küre-i arzın çekirdeğinde değil, belki âlem-i misalideki dallarının ve tabakalarının tezahürüdür. Madem küre-i arzın zahiren ehemmiyetsiz bir tabakasının böyle başka âlemde azametli tezahüratı var; elbette yedi kat semavata mukabil yedi kat denilebilir." (Lem'alar, On İkinci Lem'a.)

Âlem-i Misal; Şehadet âlemi ile ahiret âlemi arasında bulunan bir köprü ve ara âlemdir.

Misal âlemi, hayale yakın bir âlemdir.

İnsan şu kâinatın küçük bir misalidir ve her âlemden bir numune onun fıtratında derc edilmiştir. İnsanın gördüğü rüyalar, misal âlemi ile maddi âlem arasında bir alışveriştir. Yani Şehadet âlemdeki eşyaların misal âlemindeki tezahürüdür. Misal âleminde şu maddi âlemin bütün hususiyetleri yansır ve orada o âlemin şartlarına göre tecelli eder.

Burada, bazı evliyaların mana âleminde gördükleri şeyleri aynı ile maddi âleme tatbik etmelerindeki hataları izah ediliyor. Mesela, misal âleminde gördükleri Kaf dağını, yeryüzünde görmüş gibi tasvir etmişler. Kaf dağının cesamet ve büyüklüğünü öyle bir şekilde tasvir ediyorlar ki, onun dünyaya yerleşmesi mümkün değildir. Ehl-i fen olanlar da haklı olarak bu tasvirlere karşı çıkıyorlar. Zira coğrafya ilmine göre dünya üstünde böyle bir dağ mevcut değildir. Böyle olunca, makbul olan bu evliyalar hakkında suizan oluşuyor.

İşte Üstad Hazretleri burada bu çelişkinin ve tutarsızlığın nedenlerini izah ediyor. Ne fennin beyanını inkâr ediyor ne de o makbul evliyaların “gördüm” dedikleri şeyin hakikatini reddediyor.

Misal âleminde, şu maddi âlemin bütün hususiyetleri yansır ve orada o âlemin şartlarına göre tecelli eder. Şehadet âlemindeki küçük bir çakıl taşı misal âleminde dağ gibi görünebilir. Buradaki bir damla su, orada göl gibi tecellî eder.

Üstad Hazretleri onların gördüklerinin hak ve doğru olduğunu lakin dünya üzerine tatbik etmelerinin hata olduğunu ifade ediyor. Onlar o yerleri mana ve misal âleminde görmüşler, bu doğrudur. Yalnız mana ve misal âleminin maddi âlemle aralarında azim farklar var.

Üstad Hazretleri bu hakikati iki çobanın hikâyesi ile izah ediyor. (bk. Mektubat, On Sekizinci Mektup). Rüya ve misal âlemlerinde görülen şeylerin hükmünü doğru ve isabetli bir şekilde dünya şartlarına göre yorumlamak ancak asfiya denilen derin âlimlerin işidir. Bu zatlar başlangıçta asfiya makamına çıkamadıkları için, gördüklerini sağlıklı bir şekilde dünya şartlarına göre tatbik edememişler, ama daha sonra o makama çıkınca, onlar da hatalarını görmüşler. Burada bu küllî hakikate küçük bir gönderme yapılıyor.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 9.996
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

drerkan
Asfiya makamına çıkamayanlar da olabiliyor değil mi?son parağrafdaki izahınız için soruyorum?
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Editor (Muaz)

Olabiliyor çünkü her evliyanın asfiya olması kabil değildir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...