"Ehl-i Şuhud ve Keşf" ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
Ehl-i şuhud ve keşf, imana dair hakikatleri Allah’ın lütuf ve ihsanı ile müşahede eden veli zatlara verilen bir isimdir.
Şuhud, bir şeyi müşahede etmek ve görmek manasına gelirken, keşif ise, akıl, ilim ve ferasetle bir şeyin üstündeki perdeyi kaldırmak demektir.
Meselâ; kabir normal bir insan için iki metrelik bir çukur iken, ehl-i şuhud ve ehl-i keşf için âlem-i berzahtır. Bizler sadecekabri görürüz, ehl-i şuhud ve keşf orada yatan kişinin ne halde olduğunu görür.
Keşf, ille de görme manasına gelmiyor: Bir sırrın anlaşılması, bir inceliğin kavranması, bir ahfanın zahir hale getirilmesi vs... şeklinde de cereyan edebilir. Kaderin ince bir hakikatini idrak etmek de bir keşif sayılabilir.
Şuhud ise, hem maddî göz ile hem de basiret gözü ile metafizik boyutları ve uhrevî âlemleri müşahede etmektir.
Basar, maddî gözümüzün görmesi, basiret ise kalb gözünün görmesidir.
Maddi gözümüz ancak maddeyi onun da en katı halini görür. Biraz letafet kazananları görmez. Meselâ, insan gözü çiçeği görür de kokusunu görmez; kuşu görür de sesini görmez; meyveyi görür de tadını görmez. Bunları gören başka cihazlarımız vardır...
İşte gözün ve diğer duyu organlarının göremediği çok hakikatler vardır ki, bunlar kalb ile akıl ile, vicdan ile bilinirler.
Veli zatlar tam nuraniyet sırrına eriştikleri için, onların mübarek bedenleri de aynı kalp ve ruh gibi şeffaf ve nuranî bir hüviyete girip, bir derece maddenin kayıtlarından azade olabiliyorlar. Abdulkadir Geylani Hazretlerinin arş-ı azamı ve İsrafil (as)’in hüviyetini müşahede etmesi gibi.
"Birincisi: 'Eğer perde-i gayb açılsa yakînim ziyadeleşmeyecek.' diyen İmam-ı Ali (radıyallahu anh) ve yerde iken Arş-ı Âzamı ve İsrafil'in azamet-i heykelini temâşâ eden Gavs-ı Âzam (k.s.) gibi keskin nazar ve gayb-bîn gözleri bulunan binler aktâb ve evliya-yı azîmeyi câmi ve Âl-i Muhammed nâmıyla şöhretşiâr-ı âlem olan cemaat-i nuraniyenin icmâ ile tasdikleridir."(1)
(1) bk. Şualar, Yedinci Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü