"Esmâ-i Hüsnânın herbirisinde bütün esmânın şuââtını görmek istiyorsun. Herbir lâtifenin zevkiyle bütün letâifin zevklerini zevk etmek istiyorsun." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Eyyühe'n-nefis! Sen her bir eserde müessirin azametini görmek istiyorsun; fakat, haricî olan mânâları zihnî mânâlarda arıyorsun. Esmâ-i Hüsnânın her birisinde bütün esmânın şuââtını görmek istiyorsun. Her bir lâtifenin zevkiyle bütün letâifin zevklerini zevk etmek istiyorsun. Her bir hisse tâbi olan işleri ve hâcetleri ifa ederken, bütün hislerinin işlerini beraber görmek istiyorsun. Bundan dolayı evhama mâruz kalıyorsun..."(1)

Bir önceki cümlede beyan edilen yanlış arayış, insanı iki yanlış isteğe daha götürür: Bunlardan birisi “esmâ-i hüsnânın her birisinde bütün esmânın şuâatını görme” isteği, diğeri ise insandaki “herhangi bir latifeyi, her bir hissi ölçü alarak, onunla bütün latifelerin, hislerin gördükleri tüm işleri anlamaya kalkışma…

Cenâb-ı Hakk’ın bütün isimleri arasında yakın alâka vardır. Her isim kendi tecellileriyle bilinir. Bir tek ismin tecellisinde bütün esmâ tecellilerini arayan kimse, buna güç yetiremeyince “evhama maruz” kalabilir. Yani, tamamen vehim mahsulü, hakikatsiz ve yanlış fikirlere sapabilir, bu da onu batıl itikatlara götürebilir.

Bir misal: Üstad Hazretleri;

“...Musibet, cinayetin neticesi, mükâfatın mukaddimesidir.”(2) buyuruyor.

Şimdi, Kahhâr isminin tecellilerinde bütün esmânın şualarını görmek isteyen bir insan, başına gelen bir musibette Kerîm, Âdil, Latîf gibi isimlerin de mânalarını arayacak, bunları bulamayınca yahut göremeyince evhama maruz kalma tehlikesi baş gösterecektir. Hâlbuki o musibet onun kalbini masivadan çekip Rabbine tevcih ettirme, günahlarına kefaret olma ve sabrettiğinde ona çok manevî dereceler kazandırma gibi ikramlar, lütuflar da taşımaktadır.

Bunları düşünmeden, Kerîm ve Latîf isimlerinin tecellilerini o musibet eleminin içinde arayan insan bunları bulamayınca ve göremeyince evhama kapılır. "Mülk sahibinin mülkünde dilediği gibi tasarruf edebileceğini" bilen, bunu kendi hayatına tatbik ederek, başına gelen musibetleri rıza ile karşılayan, “Kahrın da hoş lütfun da hoş.” diyebilen insan, bu gibi vehimlerden uzak yaşar.

Biz, esmâ-i hüsnâdaki her bir ismin güzel olduğuna inanırız. İnsanın kâinatla irtibatını sağlayan Muhyi (hayat verici) ismi güzel olduğu gibi, onu kabir âlemindeki dostlarına kavuşturan Mümit (ölüm verici) ismi de güzeldir.

Her bir ismin tecellisini müstakil olarak düşünmek yerine, bir tek ismin bir tek tecellisinde bütün esmânın tecellilerini aramak, insanı yanlış düşüncelere götürebilir.

İkinci meseleye gelince:

“Her bir lâtifenin zevkiyle bütün letâifin zevklerini zevk etmek istiyorsun.”

Her bir latifenin ve duygunun gıdası ve zevki farklıdır. Aklın gıdası tefekkür, kalbin gıdası zikir ve muhabbet, gözün gıdası güzel manzaraları temaşa, kulağın gıdası güzel sesler, dilin gıdası tat almaktır.

Mesela, gözümün görmediğine inanmam diyen bir insan kalbin vazifesini göze yüklemiş gibi olur. Bu ise bir vehimdir ve söz konusu kişiyi imandan mahrum eder. Yemeğin tadına bakmayı diliyle değil de aklıyla bilmeye çalışan insanın da bu arayışı bir vehimden öteye geçmez.

İnsan, kendi ruhuna takılan her bir hissin çok hikmetli ve faydalı olduğunu bilir. Sevgi hissi güzel olduğu gibi, korku hissi de güzeldir. Bir tek hissi ölçü alarak bütün his dünyasının hikmetlerini anlamaya çalışmak da insanı evham yoluna sokar. Sadece sevgi hissini esas alan kişi, korku ve endişe gibi hislerin sevilmeye layık olmadıkları vehmine kapılabilir.

Zâten, her bir hissin yaratılması ayrı bir fiilî isme dayanmaktadır.

Bilindiği gibi, Allah’ın isimlerinin bazıları zâtî isimlerdir, Ehad, Samed, Kadim, Baki isimleri gibi; bir kısmı da fiilî isimlerdir, Rezzak (rızık verici), Muhyi (hayat verici), Müzeyyin (ziynet verici), Kerîm (ikram edici) isimleri gibi. Bazı âlimlerimiz, Allah’ın birbirinden farklı sonsuz işleri olduğunu, bundan dolayı da fiilî isimlerin sonsuz olduğunu söylerler. Buna göre, sevgi vermekle korku vermek iki ayrı fiildirler ve bunların ruha takılmaları da iki ayrı ismin tecellisiyle olur.

(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Zeylü'l-Hubab.
(2) bk.
Mektubat, Hakikat Çekirdekler: 62.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 8.438
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

seyyar
Masaallah bu izaha iste izah böyle yapilir demekten kendimi alamadim Allah Razi olsun
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
k.toprak
Aklı, kalbi, ruhu, doyuran ,okşayan, nefes aldıran yorumunuz için Bediüzzaman hazretleriyle birlikte bu kutlu zaman dilimleri hürmetine Rabbim hepinizden razı olsun Ağabeylerim.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
ayseyaginer
Allah razı olsun, ihtiyaç vardı.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...