"İ’lem Eyyühe’l-Azîz! Bu küre-i arz misafirhanesi, insanların mülk ve malı değildir... İnsanlar, o Sultan-ı Ezelî'nin makasıdına çalışan amelelerdir..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"İ’lem Eyyühe’l-Azîz! Bu küre-i arz misafirhanesi, insanların mülk ve malı değildir. Ancak insanlar, amele gibi o misafirhanenin çeşit çeşit işlerinde ve tezyinatında çalışırlar. Eğer küre-i arzın hâricinden yabancı birisi gelip misafirhanenin bir mu’cize ve harika olduğuna ve insanların da âciz, fakir, muhtaç olduklarına dikkat ederse, bu insanlar bu binaya sâhip ve sâni olacak bir iktidarda değildir, ancak böyle harika bir masnûun sânii de mu'ciznüma olduğuna kat'iyetle hükmedecektir. Ve bu insanlar, o Sultan-ı Ezelî'nin makasıdına çalışan amelelerdir. Bu ameleler, aldıkları ücretlerinden maadâ bu binadan bir şeye mâlik ve sâhip olmadıklarına tekraren hükmedecektir. Ve kezâ, o çiçeklerin zevilhayata karşı gösterdiği teveddüdlerine ve tahabbüblerine ve tebessümlerine dikkat eden anlar ki: Bir Hakîm-i Kerîm tarafından misafirlerine hizmetle muvazzaf bir takım hedâyâ ve behâyâdır ki, Sâni ile masnû arasında bir vesile-i teârüf ve tahabbüb olsun."(1)

“Sultan-ı Ezelî'nin makasıdı”, ifadesi, Nurlardaki şu dersleri bize hatırlatır:

- Eşyanın yaratılmasındaki birinci maksad, Cenâb-ı Hakk’ın kendi san’atını o eserde bizzat müşahede etmesi, esmâ-ı hüsnâsını o varlıkta tecelli ettirmesidir.

- İkinci maksad, bu güzel san’atını başka seyircilere yâni meleklere ve ruhaniyata da seyrettirmesidır.

- Üçüncü maksad ise, bu dünyayı ahirete bir tarla yapmış olması, bilhassa insanın amellerinden cennet ve cehennem gibi uhrevî meyvelerin çıkmasıdır.

Bir insan yahut bir hayvan bu gayelere ettiği hizmete peşin bir ücret olarak, bu dünya hayatından zevk alır, nimetlerinden istifade eder.

Bu ameleler, aldıkları ücretlerinden maadâ bu binadan bir şeye mâlik ve sâhip olmadıklarına tekraren hükmedecektir.”

Amele; “bir ücret karşılığında iş gören”, “işçi” mânasına geliyor. Bir binanın yapımında vazife yapan ve ücretini alan bir işçi nasıl o binaya sahip çıkamazsa, insan da bu vücud binasının sahibi olmayıp, o binada ilâhî fiillerin icra edilmesinde ve esmâ-i hüsnanın tecelli etmesinde kendisine düşen bir vazifeyi yerine getirmekte ve buna karşılık bu bedenden dünyada istifade etmekte, zevkini almaktadır. Meselâ, insan yemek yemekle o gıdaların et, kemik, kan, ilik haline gelmesiyle sergilenen ilâhî san’atlarda esmâ-i İlâhiyenin tecelli etmesine hizmet eder. Ayrıca, bedenindeki yüz trilyona yakın hücreye rızık gönderilmesine de vasıta olur. Bütün bu ve benzeri hizmetlerine karşılık kendisi de yediği o şeylerden tat almakta, zevk duymaktadır. İşte bu zevk onun ücretidir.

(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Zeylü'l-Hubab.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...