“Ey insan, senin mazi ve müstakbelin akıl cihetiyle bir derece gaybîlikten çıkmasıyla, setr-i gaybdan hayvana gelen istirahattan tamamen mahrumsun.” İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan, akıl vasıtasıyla hakikatleri bir derece anlar; ancak Cenab-ı Hakk’ın hikmeti icabı her şeyi akıl terazisiyle tartamaz. Bizler yaptığımız iyiliklerin karşılıksız, kötülüklerin de cezasız kalmayacağını gayet iyi bilmekteyiz.

Bu noktadan hayvana nazaran istikbalimize bakabilmekte veya geçmiş hayatımızdan elemler duymaktayız. İnsan iman nuruyla geleceğe baktığında her şeyin revnakdar, latif ve hoş olduğunu görür. Ama imansızlık gözlüğü her şeyi karanlık ve çirkin gösterir. Akıl, madeni kalb ve ruhta, şuaı dimağda bulunan manevî bir nurdur ki, insan bununla duygu ve hislere hitap etmeyen şeyleri idrak eder. Nuranî bir cevher olan akıl, insanın en kıymetli cihazıdır. İnsanı, ebedî saadete hazırlayan Rabbanî bir mürşid, ona İlahî, kudsî defineleri, hem kâinatın binler hazinelerini açan pırlanta gibi bir anahtardır.

Ham petrolden uçak benzinine, mum ışığından güneşe ışığına kadar mertebeler olması misali, insanların akıllarında da mertebeler vardır. Uzaktan yakılan bir kibritle tutuşan uçak benzini gibi, bir kısım akıllara uzaktan bir işaret verilmesi kâfidir. Aklın bu üst mertebelerinde yer alan insanlar, başkalarının anlamadığını anlarlar, hissetmediklerini sezerler; onların irtibat kuramadıkları şeylerde hayret verici alakalar kurarlar.

Aklın bu kadar faziletlerinden bahsettikten sonra, biraz da onun sınırından bahsetmek yerinde olacaktır. Yoksa biraz medhedilince başı bulutlara değen insan misali, akıl da bu kadar övgüden sonra kendini mutlak hakikatlerin yanılmaz sahibi, her şeyin miyarı, mizanı zannedebilir. Bütün ihtilaflı konularda kendisinin hakemliğine müracaatı isteyebilir. Nitekim aklı hakikatin tek ve yanılmaz ölçüsü olarak kabul eden nice insan, aklının idrak edemediği birçok şeyi inkâr cihetine gitmiştir. "Onlar, ilmen ihata edemedikleri ve henüz te’vili kendilerine gelmeyen şeyleri yalanladılar" ayeti, bir yönüyle meselemize de bakmaktadır. Akıl nimetinden mahrum olan hayvanlarda gayb setr edilmiş ve perdelenmiştir. İnsandaki istikbal endişesi ve geçmiş korkusu akıl mahrumiyetinden dolayı hayvanda bulunmamaktadır. Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade etmektedir:

"Hayvan gibi olamazsın. Çünkü, hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir. Lezzetini tam alır. Rahatla yaşar, yatar, Hâlıkına şükreder. Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, birşey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister; fakat, o his dahi gider, o elemden de kurtulur. Demek en büyük bir rahmet, bir şefkat-i İlâhiye, gaybı bildirmemektedir ve başa gelen şeyleri setretmektedir. Hususan mâsum hayvanlar hakkında daha mükemmeldir." (1)

(1) bk. Şualar, Onbirinci Şua, Üçüncü Mesele.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 7.214
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...