"Hem, bütün zerrelerin toplanmaları belki lazım değil. Nüveler ve tohumlar hükmünde olan ve hadiste 'Acb-üz zeneb' tabir edilen ecza-i esasiye ve zerrat-ı asliye, ikinci neş’e için kâfi bir esastır, temeldir." Acbü'z-zeneb nedir, tıbbi karşılığı var mı?
Değerli Kardeşimiz;
Bilindiği gibi, acbü’z-zeneb, kuyruk sokumu demektir. Hadis-i şerifte, insanın haşirde bu acbü’z-zenebden yaratılacağı haber verilmektedir.
Bugün hücre üzerinde yapılan araştırmalar şu noktaya varmış bulunuyor:
İnsanın bütün hücrelerinde bedenin tamamının plan ve programı mevcuttur. Hangi şey yaratılacaksa ona ait özelliklere yol açılmakta, diğerleri baskı altına alınmakta ve inkişaflarına izin verilmemektedir. Mesela, saç olacak bir hücrede bedenin bütün organlarının planı vardır, ama sadece saç olmasına izin verilmiş, diğerleri baskı altına alınmıştır.
O halde, Allah, dilerse insanı yoktan yaratarak mahşer meydanına çıkarır, dilerse herhangi bir hücresini muhafaza ederek insan bedenini onun üzerinde inşa eder. Bu hücre, kuyruk sokumundan da olabilir, deriden de bir başka bölgeden de.
İlmin vardığı bu noktaya göre, insan bedeninin haşirde kuyruk sokumundan yaratılmasında ilmen hiçbir mâni yoktur. Madem Allah Resulü (asm.) böyle haber vermiştir, böyle tahakkuk edecektir.
Bu ikinci yaratılışta, dünyadaki hücrelerinin atomları kullanılabileceği gibi, o âleme münasip bir bedenin yeniden ve hiçten yaratılmış olması da mümkündür. Dünyada vazife yapan atomlar bu ikinci yaratılışta kullanılsalar bile, o âleme münasip olmak üzere çok terakki edeceklerdir. Hakikat-i hali Allah bilir.
Mühim olan nasıl yaratılacağımız değil, bu ikinci yaratılışta nereye sevk edileceğimizdir. Diğer şık bizim irademiz dışında olduğundan, bu ikinci meseleye daha fazla nazar etmemiz gerekir.
“Her şey helak olacaktır. Yalnız Allah’a bakan yüzü müstesna” ayetinin beyan ettiği hakikate binaen acbü’z-zeneb ister çürüsün, isterse çürümesin netice değişmez. Çünkü Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmıştır. O ilmin haricinde hiçbir şey yoktur ki, mutlak yokluk diye bir şey olsun.
Bediüzzaman Hazretleri bu konuyu şöyle izah eder:
"Birbiriyle ülfet peydâ eden ve her birisi yerini tanıyan ve bir derece yontulmuş taşlar gibi kesb-i letâfet eden bedenin zerrâtı, ölüm ile dağıldıktan sonra, haşirde Hâlıkın izniyle, İsrafil’in borusuyla o zerrât-ı asliye ve esâsiye içtimâa dâvet edildikleri zaman, pek kolay içtimâ ederler ve beden-i insâniyi yine eskisi gibi teşkil ederler."
"Maahâza, Kudret-i Ezelîyeye nisbeten, en büyük en küçük gibidir, hiçbir şey o kudrete ağır gelmez. Arkadaş! Zâhire nazaran haşirde eczâ-i asliye ile eczâ-i zâide birlikte iâde edilir. Evet, cünüp iken tırnakların kesilmesi mekruh ve bedenden ayrılan her bir cüz’ün bir yere gömülmesinin sünnet olduğu ona işarettir. Fakat, tahkîke göre nebâtâtın tohumları gibi ‘acbü’z-zeneb’ tâbir edilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insânî neşv ü nema ile teşekkül eder."(1)
"Hem, bütün zerrelerin toplanmaları belki lazım değil; nüveler ve tohumlar hükmünde olan ve hâdiste acbü’z-zeneb tâbir edilen eczâ-i esâsiye ve zerrât-ı asliye, ikinci neş’e için kâfi bir esastır, temeldir. Sâni-i Hakim, beden-i insânîyi onların üstünde bina eder."(2)
“Hepinizin yaratılması, bir nefsin yaratılması gibidir.”
“Haşrin vukûu göz açıp kapamak gibidir, hattâ ondan daha yakındır.”
Böyle ferman eden Cenâb-ı Hak, insan bedenini acbü’z-zeneb üzerine inşa edecek ve ruh beden müşterekliğinde dâimî bir hayatı ihsan edecektir.
Dipnotlar:
1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Suresi 4. Ayetin Tefsiri.
2) bk. Sözler, Yirmi Dokuzuncu Söz, İkinci Maksat.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü