"Hem herkese dilenci, hem her şeyden, her hadiseden titrer bir surette gider." Buradaki “dilenci”nin mahiyeti nedir ve ne şekilde dilencilik eder?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

İnsan kâinatta her şeye muhtaç olduğu hâlde ihtiyaçlarını karşılamaktan acizdir. Hayatının devam edebilmesi için, bütün kâinatın ve sebeplerin mükemmel bir düzen ve ahenk ile hareket etmesi gerekiyor.

Bu durumda insan bütün kâinata ve içindeki sebeplere muhtaç vaziyettedir ki, burada insanın önünde iki yol görünüyor.

Birisi; bu kâinatın bir sahibi ve yaratıcısı var ve bütün ihtiyaçlarımı O temin ediyor deyip, O’na tevekkül etmek. Yani kâinat ve sebeplere el açmak yerine Allah’a yalvarmak ve O’ndan medet dilemek.

İnsanın önündeki ikinci yol ise, kâinata ve içindeki her bir sebebe ayrı ayrı perestiş edip onlara dilenci vaziyetine girmektir. Mesela, sabah kalktığında Güneş'e teşekkür etmesi gerekir, çünkü Güneş doğmasa hayat olmaz.

Şayet insan her şeyin dizgini elinde olan bir tek Allah’a iman edip, O’na tevekkül etmezse, sebeplerin tamamına kul, köle olmak zorunda kalır.

Evet, korkaklığın kaynağı imansızlık ve tevekkülsüzlüktür. Kalbinde iman olmayan birisi, bu yüzden her hadise karşısında titrer ve her musibetten azap duyar.

Mümin, her şeyin tedbir ve dizgininin Allah’ın kudret elinde olduğunu bildiği için, hiçbir şeyden endişe ve telaş etmez. Mümin bilir ki Allah bir musibeti alnına yazmış ise ondan kurtuluş yoktur. Aynı şekilde musibeti yazmamış ise, hiçbir güç o musibeti başına bela edemez. Bu tevekkül ve düşüncesi mümini rahatlatır ve cesur kılar.

Ama kâfir, Allah’a ve onun kâinattaki tedbir ve iradesine inanmadığı için, her şeyi tesadüfe veriyor. O zaman başına her an bir iş, bir musibet gelmesi imkân dâhilindedir. Bu yüzden her şeyde bir endişe bir telaş duyar. Her hadise karşısında korkar ve titrer. "Acaba bu musibet bana dokunur mu?" der, hayatı zehir olur. Üstad Hazretleri bu manaya örnek için Amerika'da olmuş bir olayı söylüyor. Kuyruklu yıldız dünyanın yakınından geçince "Acaba dünyaya çarpar mı?" endişesi ile imanı ve tevekkülü olmayan veya zayıf olanlar çok korkmuşlar, hatta evlerinden çıkmışlar.(1)

(1) bk. Sözler, Üçüncü Söz.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 6.211
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

ümitli
"..çarpma emrini Allah’tan almış ise, tevekkülden başka yapacak bir şey yoktur." şeklindeki ifadenizin tevekkülün manasını daralttığını düşünüyorum, şöyle; çarpmanın olup olmayacağını bilmiyoruz, bunun için ne yapılması gerekiyor, bir şey yapılabilir mi vb. gibi noktalarında aktif olmak gerekir. (bilim kugularda görüyoruz gök taşlarını patlatmaya çalışıyorlar...) Allahın emridir yapacak birşey yoktur demenin tembellik olacağını düşünüyorum.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale
Mevzu sebeplere müracaat etmek olmadığı için bu mana tebei olarak anlaşılabilir. Biz dev bir galaksiyi ya da yıldızı çevirecek gücümüz bulunmuyor varsayımı ile o hükmü söyledik şayet elden gelen varsa elbette sebebe müracaat edeceğiz. Ama çok filim seyretmemek gerekir.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...