"Hem kendi vücudunu yükleyemediği halde, koca dünya yükünü biçare beline ve kafasına yüklenir." cümlesini izah eder misiniz; neden "bel ve kafa" deniyor?
Değerli Kardeşimiz;
Yirmi Üçüncü Söz’den bir hakikat dersi:
"Evet, hakiki imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hadisatın tazyikatından kurtulabilir." (Sözler, Yirmi Üçüncü Söz, Birinci Mebhas)
Kâinata meydan okumak, “varlık âlemindeki her şeyi Allah’ın emrinde bilmek ve o izin vermedikçe hiçbir şeyin ona zarar veremeyeceğine kesin olarak inanmak” demektir. Bu hakikat, eşya için olduğu gibi hadiseler için de geçerlidir ve "hadisatın tazyikatından kurtulabilir" ifadesiyle bu mana ders verilmiştir.
Hiçbir hadise kendi başlarına buyruk değildirler. Üstadımızın buyurduğu gibi, "Her şeyin dizgini onun elinde, her şeyin hazinesi onun yanındadır."
Rızkı veren de Allah’tır, ölümü yaratan da. Kul ise kendi iradesine bırakılan işlerde sadece vazifesini en iyi şekilde yapmak durumundadır. Böylece bir hayra ulaştığında çok iyi bilir ki “Her hayır Allah’ın elindedir.” Ve bu güzel netice de onun ihsanıdır. Yanlış yoldan giderek zarara uğradığında da yine çok iyi bilir ki, bu şerri yaratan da Allah’tır, şu var ki, yanlış yol tutmakla bu şerri kendi istemiştir.
Her şeyin tedbir ve dizgininin Allah’ın kudret elinde olduğunu bilen insan, hiçbir şeyden endişe ve telaş etmez. Mümin bilir ki, Allah onun hakkında bir musibeti takdir etmiş ise bundan kurtuluş yoktur. Eğer Allah takdir etmemiş ise hiçbir güç ona zarar veremez.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü