"Her bir insan, aklıyla, hayal süratinde seyeranı; her bir veli, kalbiyle berk süratinde cevelanı ve cism-i nurani olan her bir melek, ruh süratinde..." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Her bir insan aklıyla hayal süratinde seyeranı, her bir veli kalbiyle berk süratinde cevelanı ve cism-i nurani olan her bir melek ruh süratinde arştan ferşe, ferşten arşa deveranı, ehl-i cennetin insanları, Burak süratinde haşirden beş yüz sene fazla mesafeden cennete çıkmaları olduğu gibi; nur ve nur kabiliyetinde ve evliya kalplerinden daha latif ve emvatın ruhlarından ve melaike cisimlerinden daha hafif ve cesed-i necmî ve beden-i misalîden daha zarif olan ruh-u Muhammedînin (asm) hadsiz vezaifine medar ve cihazatının mahzeni olan cism-i Muhammedî (asm), elbette onun ruh-u alisiyle arşa kadar beraber gidecektir." (Sözler, Otuz Birinci Söz, İkinci Esas.)
Üstad Hazretleri Resûlullah Efendimizin (asm) mi'raca bir anda gidip gelmesini aklına sığıştıramayan yahut bu hususta tam tatmin olmak isteyen kimseler için meseleyi iki ayrı yönüyle ele alarak izah ediyor.
Bir yönüyle: Kısa zamanda büyük işler yapılmasının örneklerini nazara veriyor.
Birinci örnek “aklın hayal süratinde seyeranı.” İnsan Güneşi düşündüğünde aklen bir anda hayal süratiyle Güneşe varır. En uzak yıldızları düşünse yine bir anda o yıldızlara hayalen varır ve aklıyla onlar üzerinde incelemeler yapar.
Bir diğer misal, “her bir velinin kalbiyle berk süratinde cevelanı”. Bir velinin kalbinde manevi bir zevkin inkişafı da bir anda, şimşek süratinde meydana gelebilir. Keza, bir melek de arştan yeryüzüne yine bir anda varabilir. Üstadımız burada “ruh süratinde” ifadesini kullanıyor. Buradaki "ruh" kelimesi ruhani varlık olan meleklerin normal hallerini ifade eder. Yani her melek nurdan yaratıldığı için, en uzak mesafelere bir anda varabilir, zira onun hareketine engel olacak maddi bir ağırlık söz konusu değildir.
İnsan ruhunun kendisine ihsan edilen görme sıfatıyla çok uzak mekânlara bir anda nazar edip ulaşabilmesi bunun bir misalidir. Ehl-i cennetin ruhları da haşirden cennete Burak süratinde varacaklar, beş yüz senelik mesafeyi bir anda geçeceklerdir.
Bütün bu mahlukatına böyle ihsanlarda bulunan Cenâb-ı Hak, elbette en büyük mahlukunu, en sevgili kulunu da dünyadan sidretü’l-müntehaya bir anda ulaştırabilir.
Diğer bir yönüyle: Üstadımız, bu meseleye Peygamberimizin (asm) zatî mahiyeti noktasında nazar ediyor.
On Altıncı Söz’de buyrulduğu gibi, “Hazret-i Peygamber Aleyhissalâtü Vesselamın mahiyeti nur ve hüviyeti nuraniye”dir. Bütün âlemler onun nurundan yaratılmıştır. Bu yönüyle onun nuru Cebrail’den (a.s) ileridir. Zira Cebrail (a.s.) da o nurdan yaratılmıştır.
Ruh-u Muhammedî (asm), “nur ve nur kabiliyetindedir, evliya kalplerinden daha latiftir, vefat edenlerin ruhlarından da meleklerden de daha hafiftir. Misali bedenlerden de daha zariftir.”
Yani bir insanın aynadaki misali onun bedeninden ne kadar latif ise, Resûllulah Efendimizin (asm.) ruhu da o misali bedenden o kadar, belki daha latiftir.
Cism-i Muhammedî’ye (asm.) gelince, onun o mübarek ruhu cismine galip olduğundan, o cisim de ruh süratinde mi’raca çıkacak bir mahiyettedir. Üstad Hazretleri Mesnevî-i Nuriye’de “Ruhu cismaniyetine galip olan evliyanın işleri, fiilleri, sür’at-i ruh mizanıyla cereyan eder.” (Mesnevi-i Nuriye, Şemme.) buyurur. O en nurani ruhun emrinde bulunan cism-i Muhammedî (asm.) elbette mi’rac yolculuğunda o münevver ruha arkadaşlık edecek ve arşa kadar onunla beraber gidecektir.
Cesed-i necmi, “ulvî, yüksek ve tertemiz beden” manasında bir teşbihtir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü