"İçtihad kapısı açık; fakat şu zamanda oraya girmeye altı mâni var." deniliyor. Peki, günümüze dair meselelerde nasıl karar vereceğiz, neye göre amel edeceğiz?
Değerli Kardeşimiz;
"Dinin zaruriyâtı ki, içtihad onlara giremez; çünkü kat'î ve muayyendirler. Hem o zaruriyat, kut ve gıda hükmündedirler. Şu zamanda terke uğruyorlar ve tezelzüldedirler. Ve bütün himmet ve gayreti, onların ikamesine ve ihyâsına sarf etmek lazım gelirken, İslâmiyetin nazariyat kısmında ve selefin içtihadât-ı sâfiyâne ve hâlisânesiyle, bütün zamanların hâcâtına dar gelmeyen efkârları olduğu halde, onları bırakıp, heveskârâne yeni içtihadlar yapmak, bid'akârâne bir hıyanettir."(1)
“... Selefin içtihadât-ı sâfiyâne ve hâlisânesiyle, bütün zamanların hâcâtına dar gelmeyen efkârları olduğu halde...” cümlesinde Üstadımız sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin döneminde yapılan içtihatların, bütün zamanların ve dönemlerin ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir genişlikte olduğunu ifade ediyor.
Hâl böyle olunca, dinin temellerinin sarsıldığı ya da terke uğradığı bir zeminde, sanki her mesele halledilmiş gibi, içtihat münakaşası başlatmak, dine yapılacak en büyük ihanettir.
Günümüze dair meseleler ise, ayrıca bir içtihat ve mezhebe ihtiyaç bırakmadan dört hak mezhebin içtihadına kıyas edilerek zaten çözüme kavuşturuluyor. Hâlihazırda çözümsüz kalmış bir mesele de bulunmuyor.
İçtihada hevesli olanlar, genelde bid’ate taraftar olan, dinin temelleri pek umurlarında olmayan reformist bir kısım ilahiyatçılardır. Ki bunların temel derdi -şuurlu olsun, şuursuz olsun- dini ihya etmek değildir.
1) bk. Sözler, Yirmi Yedinci Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü