"İnsanın, çok mu’cizatlı hilkatine merak etmeyip, dikkat etmeyerek iki başlı veya üç ayaklı bir insan görse kemâl-i merakla temâşâsına daldığı gibi..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Kat’iyen biliniz ki, insanın, çok mu’cizatlı hilkatine merak etmeyip, dikkat etmeyerek iki başlı veya üç ayaklı bir insan görse kemâl-i merakla temâşâsına daldığı gibi; aynen bu asırda, nev-i beşerin muvakkat ve fâni, tahripçi geniş hâdiseleri ve zemin yüzünde yüz bin millet ve insan nev’i gibi çok hâdisat-ı acîbeye mazhar o milletlerden, her baharda yalnız bir tek arı milletine ve üzüm tâifesine baksan, bu nev-i beşerdeki hâdisâtın yüz defa daha mûcib-i merak ve ruhânî, mânevî zevklere medar hâdiseler var. Bu hakikî zevklere ehemmiyet vermeyip beşerin zararlı, şerli, ârızî hâdiselerine bu kadar merak ve zevkle bağlanmak; dünyada ebedî kalmak ve o hâdiseler daimî olmak ve herkese o hâdiseden bir menfaat veya zarar gelmek ve o hâdiseye sebebiyet verenlerin hakikî fail ve mûcid olmak şartıyla olabilir. Halbuki, havanın fırtınaları gibi geçici hallerdir. Sebebiyet verenlerin tesirleri pek cüz’î... Ondaki zarar ve menfaati, o vaziyet şarktan, Bahr-i Muhitten sana göndermez. Senden sana daha yakın ve senin kalbin Onun tasarrufunda ve senin cismin Onun tedbir ve icadında olan bir Zât-ı Akdesin rububiyetini ve hikmetini nazara almayıp, tâ dünyanın nihayetinden zarar ve menfaati beklemek ne derece divanelik olduğu tarif edilmez."(1)
Şaşılacak ve hayret edilecek olan şey; insanın normal bedeni iken -zira harika ve mükemmel bir sanat-ı İlahidir- felsefe ise intizam ve ahenkten çıkmış ucube denilebilecek şeyleri dikkatlere sunuyor ve insanın normal bedenindeki o ahenk ve intizam mucizelerini gaflet perdesine sarıyor. İki ayaklı insanın mükemmel ve kusursuz sanat cihetini değil, ahenk dışı üç ayaklı ucubeyi dikkate sunuyor.
Bu asrın hakim düşünce yapısı insanlığın zararlı, şerli, arızalı hâdiselerine çok büyük bir merak ve zevkle bağlanıyor. Mesela iki zalim lider sırf egosunu tatmin etmek ve siyaseten dünyaya yön verme, yani kuru hakimiyet amacı ile insanlığı kana buluyor ve insanlar bu iki zalimden birisini aşkla desteklerken diğerine nefret ediyor. Birinci ve İkinci dünya savaşları buna güzel bir örnektir.
Eğer dünya ebedi olsa, o ballandırılan hadiseler daimi bir karakterde olsa ve insanlığa faydası hem genel hem de bireysel olsa hem de o hadiselerin aktörleri hadise üzerinde mutlak güç sahibi olsalar, o zaman bu olaylar üzerinde durup düşünmenin ve bu olayları ilgi ile takip etmenin bir anlamı bir manası bir faydası olabilirdi.
Oysa ilgi ve heyecanla izlenen dünyanın en büyük olayı hem geçici hem zalim hem önemsiz hem zararlı hem şerli olması bakımından insana fayda değil zarar getiriyor ve aynı zamanda kalbin ilgi ve alakasını hak etmiyorlar. Ama bu zamanın düşünce yapısı hep dikkatleri bu tarz şerli olaylar üzerine çekiyor ve bu olaylar üzerinde yoğunlaştırıyor.
Hem felsefe hem akil insanlar, insanlığın dikkatini bu tarz zararlı ve geçici olaylar üzerine değil, Allah’ın kainat sahnesinde sergilediği o muazzam ve harika sanatlar üzerine çekmeleri gerekirdi.
Senden sana daha yakın ve senin kalbin Onun tasarrufunda ve senin cismin Onun tedbir ve icadında olan bir Zât-ı Akdesin rububiyetini ve hikmetini nazara almayıp, iki zalimin bencil duygularını tatmin için insanlığı ateşe atmasına dikkat kesilmek ve onlardan fayda ya da zarar ummak tam bir ahmaklık tam bir cehalettir. Fayda da zarar da Allah’ın elindedir insanlar aciz, cahil ve fakirdir.
(1) bk. Emirdağ Lahikası-I, 30. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü