"Cumhurun amiliği için, hakaik-i mücerredeyi, melûfları vasıta olmaksızın adem-i telâkkileri sebebiyle, müteşabihat ve teşbihat ve istiârât ile tasvir etmesidir..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"... Cumhurun istidad-ı efkârı derecesinde şeriatın irşad etmesidir. Şöyle ki:
Cumhurun amiliği için, hakaik-i mücerredeyi, melûfları vasıta olmaksızın adem-i telâkkileri sebebiyle, müteşabihat ve teşbihat ve istiârât ile tasvir etmesidir..."(1)
İnsanların çoğunluğu anlayış noktasından ami ve avam olduğu için, soyut ve anlaşılması zor hakikatler teşbih ve temsiller ile akla yaklaştırılır. Bu yolla, ami ve avam insanlar hakikatleri anlamaktan mahrum kalmamış olurlar.
Maddi alemde uzaktaki bir cismi çıplak gözle göremediğimiz için, o cismi yakınlaştırmak için dürbün kullanırız, soyut mana ve olguları bulabilmek için, üstüne somut simge ve semboller koyarız, derin ve ince şeyleri görebilmek için mikroskoba müracaat ederiz, dağınık ışıkları toplamak için mercek kullanırız.
Aynı şekilde, manalar ve maneviyat alemindeki ince, derin, uzak, dağınık ve soyut manaları anlamak ve görebilmek için de maddi alemdeki mercek, mikroskop, dürbün, sembol gibi şeylere benzeyen bu temsil, hikaye, hayali seyahat gibi anlatım metotlarını kullanmak gerekiyor. Üstad Hazretlerinin eserlerinde, temsil ve hikayeleri bolca ve kesretle kullanmaları, bu ince sırdan ileri geliyor. Benzer teşbih ve mecazları ayet ve hadislerde de görmekteyiz. Bu sınıfa giren çok ayet ve hadisler mevcuttur. Bunlardan bazılarını örnek olarak verelim:
"Allah'ın eli kulların ellerinin üstündedir." (Fetih, 48/10)
"Sadece Rabbinin yüzü bakidir." (Rahman, 55/27)
"Benim nefsimdekini bilirsin; fakat ben senin nefsinde bulunanı bilmem." (Maide, 5/116)
"Allah, gökleri, yeri ve her ikisinin arasındakileri altı günde yaratmış, sonra da Arş'ın üzerine istivâ etmiştir." (Secde, 32/4)
“Hem de fünun-u ekvanda cumhurun, hiss-i zahir sebebiyle hilâf-ı vakii zarurî telâkki etmekle beraber, mebâdi basamakları adem-i in’ikad ve tekemmülünden, mağlâtaların vartalarına düşmemek için, şeriat öyle mesailde ipham etti ve mutlak bıraktı; lâkin hakikati imâdan hâli bırakmadı."(2)
Kur’an ayrıca bilimsel ve teknolojik gelişmeleri açıktan haber vermeyip işaret ve remiz yolu ile ifade etmiştir. Şayet 1400 yıl önce açık bir dil ile uçak, elektrik, bilgisayar vesaire gibi gelişmelerden bahsetmiş olsa idi, o dönemin şartlarında bunların anlaşılması ve hazmedilmesi pek kolay olmayacaktı. Bu yüzden Kur’an insanları sıkıntıya sokmamak için, bu tarz gelişmelerden işaret ve remiz yolu ile bahsetmiş, insanları ürkütmemiştir.
Kur’an, muhatabını zora sokacak tavır ve davranışlardan münezzeh bir üslup ile indirilmiştir. İnsanların anlayış seviyelerine inip onları hakikatlerden mahrum etmemiştir. Şayet sadece üst seviyedeki aydın ve alimlerin seviyesine uygun bir şekilde konuşmuş olsa idi, o zaman çoğunluğu teşkil eden avam ve ami (basit anlayışlı) insanlar, Kur’an’dan istifade edemezdi.
Dipnotlar:
(1) bk. Muhakemat, Üçüncü Makale (Usuru'l-Akide), İkinci Maksat.
(2) bk. age.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
- Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (50. Bölüm).
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü