"Kâinatın ruhu, nuru, mayası, esası, neticesi, hülâsası hayattır. " Hayat kâinatın nasıl ruhu, mayesi, esası olabilir? Hayatla kâinat arasındaki münasebet hangi cihetlerle kendini gösterir?
Değerli Kardeşimiz;
Bütün kâinat dolaylı veya dolaysız; hayatın teşekkül etmesi için işliyor. Yani kâinat muazzam bir fabrika, hayat ise bu fabrikanın en harika mahsulü hükmündedir. Bu yüzden, kâinat hayatı netice veriyor.
Rabbanî faaliyet ve icraatlar içinde en mükemmel eser ve eşsiz san’at; hayattır.
Hayat, kâinatın hulasası ve neticesidir. Bu sebeple hayatı yaratabilmek için bütün kâinata hükmetmek gerekiyor. Yani küçücük bir çiçeği veya böceği kim yaratmış ise, bütün kâinatın da onun tasarrufunda olması lazımdır. Çünkü hayatın meydana gelmesi için bütün kâinatın bir fabrika gibi işlemesi ve çalışması icap ediyor.
“Hayat, şu kâinatın en ehemmiyetli gayesi, hem en büyük neticesi, hem en parlak nuru, hem en latîf mâyesi, hem gayet süzülmüş bir hülâsası, hem en mükemmel meyvesi, hem en yüksek kemali, hem en güzel cemali, hem en güzel ziyneti, hem sırr-ı vahdeti, hem rabıta-i ittihadı, hem kemalâtının menşei, hem san’at ve mahiyetçe en hârika bir zîruhu, hem en küçük bir mahlûku bir kâinat hükmüne getiren mu’cizekâr bir hakikati, hem güya kâinatın küçük bir zîhayatta yerleşmesine vesile oluyor gibi koca kâinatın bir nevi fihristesini o zîhayatta göstermekle beraber, o zîhayatı ekser mevcudatla münasebettar ve küçük bir kâinat hükmüne getiren en hârika bir mu’cize-i kudrettir.” (Lem’alar, 30. Lem’a, 5. Nükte)
Karınca hayat sayesinde kâinatı kendine hizmetçi yapıyor. Bütün iş ve icraatlar âdeta hayat programı etrafında şekilleniyor ve ona hizmetkârlık ediyor. Bu yüzden, bir hayatı haksız yere yok etmek bütün kâinatı yok etmek gibi oluyor. Çünkü o hayatın teşekkülünde bütün kâinat bir fabrika gibi Allah tarafından istihdam ediliyor.
Hayatın vücut bulabilmesi, bütün kâinatın ve içindeki sebeplerin bir araya gelmesine bağlıdır. Bu yüzden hayat, kâinat fabrikasının çarklarının dönmesi ile hâsıl olan bir neticedir, hulasadır ve en âlâ mamüldür. Mesela hava, su, ateş, toprak bütün kâinatı istila etmiş, hayatın teşekkülünde en temel unsurlardır. Bunlar olmadan hayat vücut bulamaz. Öyle ise hayat öyle bir iksirli macundur ki, girdiği yeri bütün kâinat ile alâkadar ve muhatap yapıyor. Küçük bir karınca ve arı, hayat sayesinde kâinata muhatap haline geliyor. Kâinat âdeta arı ve karıncanın hayatının idamesi için işliyor. Ama dağ, çok azim olmasına rağmen, hayatı olmadığı için irtibat ve muhatablığı sınırlı ve mahdut kalıyor. Alâkadarlığı sadece bulunduğu mekân kadar oluyor. İşte küçük bir cüz’ün hayat ile külliyet kazanması, arının ve karıncanın bütün kâinat ile hayat sayesinde alâkadar ve muhatap olmasıdır.
Evet, hayatın teşekkülü için güneşin muntazaman hareket etmesi, bulutların yağmur vaziyetini alması, toprağın hayata beşiklik etmesi, rüzgârın esmesi, ateşin hayatı ısıtması, maden ve bitkilerin hayata kaynaklık etmesi, kâinatın bir ucundaki yıldızın ya da galaksinin yörüngesinden çıkmaması gerekiyor. Zira bir yıldız yörüngesinden çıksa domino taşı gibi bütün kâinat yerle bir olur, hayatın teşekkülü imkânsız hale gelir. Bu sayılanların hepsi kâinat fabrikasının bir bütün halinde, mükemmel bir intizam ve muazzam bir denge içinde işlemesi ile olabilir.
"Kâinatın ruhu, nuru, mayesi, esası, neticesi, hülâsası hayattır" cümlesi, hep hayat ile kâinatın bu münasebetine bir atıftır.
En büyük galaksiden, en küçük atom zerreciğine kadar her şey hayatın teşekkülü için itaat ve imtisal içinde hareket ediyor. Koca güneş küçücük arının ısınmasında ve hayata tutunmasında lamba ve soba vazifesini ifa ettiği gibi, gözle görünmeyen küçücük hücre ve atomlar da arının bünyesinde mükemmel bir ahenk ve insicam ile hareket edip, onun hayatının devam etmesine hizmet ettiriliyorlar...
Nasıl hayat kâinatın neticesi ve hulasası ise; iman ve ibadet de insan hayatının neticesi ve hülasasıdır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü