"Maddî olan bir şey, kesafeti ne kadar fazla olursa o nisbette ince ve gizli şeyleri göremez ve onları idraktan kasırdır..." İ'lem'i izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"İ’lem eyyühe’l-aziz! Maddî olan bir şey, kesafeti ne kadar fazla olursa o nisbette ince ve gizli şeyleri göremez ve onları idrakten kāsırdır. Fakat nur ve nurani şeyler, ne kadar nuraniyette terakki ederse o nisbette ince ve gizli şeylere nüfuzu tam ve keskin olur. Ve keza ne kadar latîf olursa o derecede maddiyatın içlerini keşfeder (röntgen şuâı gibi). Mümkinatta mesele bu merkezde ise Vâcib, Vâhid olan Nuru’l-Envar ne derece نَافِذُالْخَفَايَاعَالِمٌبِالْاَسْرَارِ olacağı, bir derece anlaşıldı. Öyle ise azameti, tam manasıyla ihata, nüfuz, şümulü iktiza ve istilzam eder."(1)

"Maddî olan bir şey, kesafeti ne kadar fazla olursa o nisbette ince ve gizli şeyleri göremez ve onları idrakten kasırdır."

Güneş ışığı, hava ve beden arasında bir mukayese yapalım: Bunların her üçü de maddî olmakla birlikte kesafet yani katılık noktasında farklılık gösteriyorlar. Işık gözümüzün içine girdiği halde, hava ancak ciğerlerimizde dolaşabiliyor, bedenin bir organı olan elimiz ise ağzımızın bir bölgesine kadar gidebiliyor, daha ileri gittiğinde midemiz bulanıyor ve elimizi çekiyoruz.

"Fakat nur ve nuranî şeyler, ne kadar nuraniyette terakki ederse, o nisbette ince ve gizli şeylere nüfuzu tam ve keskin olur. Ve keza ne kadar latif olursa, o derecede maddîyatın içlerini keşfeder (Röntgen şuaı gibi)"

“Nur ve nuraniyetli şeyler” nuraniyetleri nisbetinde ince ve gizli şeylere nüfuz edebiliyorlar.

Meselâ, ilim nurdur, cehalet zulmetini dağıtır. İnsanın eli bedenin sadece dış yüzünde dolaşırken, onun ilmi bedenin bütün iç organlarını dolaşır, hepsinin özelliklerini araştırır ve bilir.

Röntgen şuaı da latif olduğu için bedenin içini keşfedebilir.

Melekler, nuraniyette daha ileri oldukları için, biz onları görmediğimiz halde, onlar bizi ve içimizi bilirler. Organlarımızın muntazam bir fabrika gibi çalışmasını hayretle tefekkür eder ve onların ibadetlerini temsil ederler.

"Mümkinatta mes'ele bu Merkezde ise; Vâcib, Vâhid olan Nuru'l-Envar ne derece نَافِذ الّخَفَايَا عَالِمٌ بِاّلاَسْرَارِ olacağı, bir derece anlaşıldı."

Mümkinat âleminde durum böyle olursa, yani kesafetten uzaklaşıp nuraniyet ve letafet kazandıkça gizli şeylere nüfuz etme imkânı artarsa, göz nurunu da ilim nurunu da iman nurunu da yaratan ve melekleri nurdan halk eden, bir ismi Nur ve bütün isimleri ve sıfatları nuranî olan Cenâb-ı Hak, elbette her şeyin her şeyini bilir. Hiçbir şey O’ndan gizlenemez. O hem Evvel, hem Ahir, hem Zahir, hem Batın’dır. Kalpleri yaratan O olduğu gibi, o kalplere hidayet ihsan eden de O’dur. Akılları yaratan O olduğu gibi, düşünceleri de O yaratır.

“Yaratan bilmez olur mu? O, Latîf’tir (en gizli şeyleri bilir-çok lütuf sahibidir), Habîr’dir (her şeyden haberdardır).” (Mülk, 67/14)

O gizli ve açık her şeyi bilir.

“...kandaki küreyvat, kalbdeki hatırat ondan gizlenmez.” (2), Zira maddî kalbi ve onda cevelan eden kanı O yarattığı gibi, manevî kalbi ve ondaki hatıraları da yine O yaratmıştır.

“O Nurü'l-Envar, Vacib ve Vahid’dir.” Vacib olan elbette bütün mümkinleri bilir, zira onları yoklukta bırakmayıp varlık sahasına çıkaran O’dur. O Vahid’dir ve her şeyi bilen ancak O’dur. Mahlûklar ancak O’nun bildirdiği şeyleri bilebilirler. Gözü, görmeyi ve gördüğü eşyayı O yarattığı gibi, aklı, anlamayı ve anlaşılan şeyleri de yine O yaratmıştır.

Elbette, O, “hafi olan bütün şeylere nüfuz eder ve bütün sırları bilir.”

“Öyle ise azameti, tam manasıyla ihata, nüfuz, şümulü iktiza ve istilzam eder.”

Öyle ise Cenab-ı Hakk’ın sonsuz ilmi gibi, sonsuz kudreti ve mutlak iradesi de her şeyi ihata etmiştir. Her şeyde bizzat O tasarruf eder.

Dipnotlar:

(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Şemme.
(2) bk. Şualar, Yedinci Şua, İkinci Bab.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 7.075
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

emrem

Bu İ'lem'den yola çıkarak En Nur, El Latif, El Habir isimlerinin farkları nelerdir? Teşekkür ederim.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Habir; “Her şeyin iç yüzünü bilmek, onlardan haberdar olmak” gizli veya açık, her şeyi bilen, haberdar olan demektir. 

Nur; Bütün alemleri aydınlatan, yol gösteren, nurlandıran, görünmeyenleri nuruyla görünür kılan, açığa çıkaran, sınırsız ve sönmeyen nur sahibi gibi anlamlara geliyor. 

Latif; Allah’ın isimlerinden biri olarak “fiillerini rıfk ile gerçekleştiren, kullarına iyilik ve merhamet eden, yaratılmışların ihtiyacını en ince noktasına kadar bilip sezilmez yollarla karşılayan, zâtı duyularla algılanamayan, en gizli ve ince hususları dahi bilen” anlamlarına gelir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “lṭf” md.; Lisânü’l-ʿArab, “lṭf” md.)

Kur’an’daki bütün kullanılışlarında “hiç kimse tarafından bilinip sezilemeyen en ince noktalara vâkıf olma” anlamının hâkim olduğu görülmektedir.


 
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Hasankonukcu

Nur'ul Envar olan Allah ne demektir

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Sözlükte “aydınlık, ışık” anlamına gelen nûr kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadislerde “insanların önünü aydınlatıp doğru ve gerçek olanı görmelerini, hak ile bâtılı, hayır ile şerri ayırt etmelerini sağlayan mânevî ve ilâhî ışık” mânasında kullanılmıştır. Bunun karşıtı zulmettir.

“Müminlerin velîsi olan Allah onları karanlıklardan nura çıkarır” meâlindeki âyetlerde (el-Bakara 2/257; el-Mâide 5/16) mecazi anlamda hidayete nur, dalâlete zulmet denilmiştir.

“Allah semaların ve arzın nurudur” meâlindeki âyet (en-Nûr 24/35) genellikle, “Semaları ve yeryüzünü ışıklandıran ve süsleyen Allah’tır” veya, “Allah nurun yaratıcısıdır” şeklinde yorumlanmakla beraber Allah’ın nur olduğu da ifade edilmiştir.

Bir hadiste de Allah’a nur denilmiştir (Tirmizî, “Daʿavât”, 82). Hz. Peygamber’e mi‘rac gecesi Allah’ı nasıl gördüğü sorulduğunda, “O’nu bir nur olarak gördüm”, diğer bir rivayette ise, “O bir nurdur, nasıl görebilirim” demiştir (Müsned, V, 157; Müslim, “Îmân”, 291; Tirmizî, “Tefsîr”, 53/7).

Dünyevî ve maddî nurlar olduğu gibi uhrevî ve mânevî nurlar da vardır. Güneşin, ayın ve yıldızların ışıkları gibi dünyevî nurların bir kısmı gözle, Kur’an gibi ilâhî kaynaklı nurlar ise basiret ve akılla algılanır.

Maddi manevi bütün nurların kaynağı, esası, özü Nur ismine dayandığı için Allah bütün nurların gerçek sahibi ve müsebbibi anlamında Ona Nur'ul Envar denilmiştir. Yani bütün nurların gerçek sahibi gerçek kaynağı demektir.

O yerin ve göğün ışık kaynağı olan güneş, ay ve yıldızları yaratan ve yönetendir. Bütün gezegenlerdeki nuru yaratan Allah’tır. Onlara ışık olan değildir. Arşın etrafındaki nurlardan bir kıvılcım dünyaya gelse dünya yanıp kül olur. Nur, gözle görünen şeylerin görünmesini sağlayan bir keyfiyettir. Bu manada Allah’a nur denmez.

Maddi ışık anlamında Nur hidayet anlamında Nur ikiside mahluktur ve Nur isminin birer tecellisidir. Bu anlamda Allah’ın Zatına ışık veya nur demek caiz değildir. Allah’ın mahiyeti ne cevherdir ne cisimdir ne arazdır. Dolayısıyla Allah maddî nur olmaktan münezzehtir.

Allah'ın kendisini "nûr" olarak isimlendirmesi ışık verme ve aydınlatma fiilinin çokluğunu ifade etmesi içindir. Allah'ın "nûr" sıfatı, zatının nur = ışık olduğu anlamına gelmez. Çünkü nuru ve zulümâtı var eden Allah'tır (En'am, 6/1).

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
nurcu56

Nuraniyet kespetmenin yollarını göstererek biraz daha açıklar mısınız?

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Sorularla Risale

Lafız ile mana, madde ile maneviyat, ruh ile ceset, kesafet ile letafet, nur ile zulmet, bunlar hem birbirinin zıttı, hem de biribirinin manasının inceliklerini gösteren aynalar gibidir.

Madde, varlık mertebeleri içinde en hantal ve kayıtlara maruz varlıktır. Bu yüzden, maddi kayıtlara mahkum olan bir şeyle, bu kayıtlardan azade olan şey arasında çok farklar olabiliyor.

Mesela, ruh; latif, nurani ve maddi kayıtlardan azade olduğu için, bir anda milyonlarca işi tedbir edip idare edebiliyor. Bedenin her bir hücre ve azası ile aynı anda münasebet kurabiliyor. Yine, mana çok ince ve latif olduğu için, kalbin çok derinliğinden kaynayıp gelirken, maddeye, yani lafza yaklaştıkça, incelik ve letafetini kaybeder. Bunun için lisan, kalbe tam tercüman olamıyor. Mana ince ve latif, lafız ise, daha çok maddeye yakın, kesif bir şeydir.

Yine, latif olan bir ışık ya da röntgen şuaı, zahmetsiz ve engelsiz, cisimden geçer ve alta nüfuz ederek, ne var, ne yok, keşf eder. Ama, katı bir madde, ya da cisim, çarpar geçemez, ya kırar ya dağıtır.

Bu iki zıtlardan biri, kuvvet kazandıkça diğeri zayıflar, kuvvet kazanan şeyin kayıt ve vasıfları hakim olur. Diğeri tamamen kaybolmasa bile, kaybolmuş gibi eserlerini gösteremez. Madde, kuvvet kazandıkça, mana zayıflar. Ruh inceldikçe, ceset kalınlaşır. Nuraniyet gittikçe, yerine zulmet gelir. Letafet azalınca, yerine kesafet gelir.

Mesela, Hz.Peygamber Efendimiz (asm)'da mana, nuraniyet, ruh, letafet, hayat, tamamen hükmettiği için, adeta madde onda kaybolmuş, her bir aza ve cihazı letafet kazanmış ve her bir azası ve hücresi maddi kayıt ve hantallıklarıdan arınarak tam nuraniyet kazanmıştır. Bu yüzden, onun mübarek cesedi de aynen ruh ve mana gibi letafet ve nuraniyet kazandığından, her bir azası ile görebilir, her bir azası ile işitebilirdi. Yani onda, madde, öyle incelmişti ki, artık maddi hantallık ve kayıtlardan tamamen sıyrılmış ve ruh, hayat, şuur, gibi şeyler onda çok şiddetli tecelli eder hale gelmiştir. Bu kapı, derecesine göre herkese de açıktır.

İnsanın ruh cephesinin letafet ve nuraniyet kazanması tahkiki iman, sünnete uymak, bir takım riyazi disiplinler (az yeme, az uyuma, az konuşma gibi) sayesinde mümkündür. İnsan ne kadar kuvvetli bir imana ve amele sahipse, o derece letafet ve nuraniyet kesbedebilir.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Vbdestabe

Cennet ve cehennem her ne kadar zıt olsalarda ikisinden birinin olmaması halinde ikisininde manası anlaşılmazdı. demek her bir zıt zıtlıgıyla beraber zıttının anlaşılmasını saglar. Allah razı olsun çok güzel bir kaide Yazılarınızı okudukça adeta bütün uzuvlarım huşuya giriyor.

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...