"Mi’racın hikmeti o kadar yüksektir ki, fikr-i beşer ulaşamıyor; o kadar derindir ki, ona yetişemiyor; o kadar incedir ve latiftir ki, akıl kendi başıyla göremiyor." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Hikmet; “fayda, gaye, hak ve maslahat” gibi manalara geliyor.

Bir atoma, bir hücreye yahut bir çekirdeğe konulan hikmetler ayrı birer ilim dalı olarak ortaya çıkmış, her birisi hakkında nice kitaplar yazılmıştır. En küçük bir varlığına bu kadar hikmetler takan Cenâb-ı Hak, elbette mi’rac gibi en büyük bir hadiseyi gayesiz, faydasız kılmaz, onu abesiyete kalbetmez.

Mi’racın hikmetinin insan idrakinin ulaşamayacağı kadar yüksek ve derin olduğu beyan edildikten sonra şöyle deniliyor:

"...Fakat, bazı işaretlerle, hakikatleri bilinmezse de vücutları bildirilebilir." (Sözler, Otuz Birinci Söz, Üçüncü Esas.)

Bir şeyin var olduğunu bilmek başka, onun hakikatini idrak etmek daha başkadır. Mesela, ruhumuzun varlığını kesin olarak biliriz ama, hakikatine ancak bazı işaretlerle, yani bedenimizde icra ettiği faaliyetlerle uzaktan bakabiliriz. Haritada bir şehrin isminin yazılması o şehrin varlığını bildirir, ama o küçük noktada ve işarette şehrin hakikatini bilmek, azametini anlamak mümkün değildir.

Üstadımız, mi’racın hikmetine dair yazdığı bu çok harika dersin, onun hakiki hikmeti yanında ancak bir işaret kadar kaldığını ifade etmekle, kalpleri o büyük mucizeye hayret etmeğe ve hayran olmaya sevk etmiş oluyor.

“Akıl kendi başıyla göremiyor.” ifadesi şu hakikat dersini hatırlatıyor:

"Ehl-i velayet, gaybi olan şeyleri, bildirilmezse bilmezler." (Kastamonu Lahikası, 120. Mektup.)

Gaybi bir hadise olan mi’rac da ancak Cenâb-ı Hakk’ın bildirmesi ve Allah Resûlünün (asm.) izah etmesiyle bilinir ve anlaşılır.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...