"Mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır." Bu düsturu İslam hangi noktaya kadar uygun görür? Tahakkümle ıslaha çalışmak veya çalışmamak nasıl olur?
Değerli Kardeşimiz;
"Mü’min, kardeşini sever ve sevmeli. Fakat fenalığı için yalnız acır. Tahakkümle değil, belki lütufla ıslahına çalışır. Onun için, nass-ı hadîsle, 'Üç günden fazla mü’min mü’mine küsüp kat-ı mükâleme etmeyecek.' "(1)
Bu düstur, ceza gerektiren hususları içine alan bir düstur değildir. İslam dininde ceza hukukunu; ancak devlet tatbik eder. Kişilerin şahsî bir tasarruf olarak suçları affetme ya da cezalandırma hakları yoktur. Suçluları yargılayıp cezalandırma işi devletin işidir ve hâkimin uhdesindedir.
Bu cümlede ifade edilen “fenalık”; kişinin ahlakî zafiyetleri, insanlarla iyi geçinememe gibi kusurlarıdır. Bu gibi fenalıklar ise ancak hoşgörü, müsamaha ve lütuf ile tedavi edilebilecek şeylerdir. Her cemaat ve toplum içinde bu türden insanlar bulanabilir. Bu gibi kimseleri dışlamak yerine lütuf ve şefkatle terbiye ve ıslah etmek daha güzel bir yoldur. Tahakküm ve dışlamak bu tür insanları ıslah etmez, tersine günahın kucağına iter.
Öyle ise bu nevi fenalıkları ve ufak tefek kusurları olan mü’min kardeşlerimiz şefkat ve müsamaha ile ıslah edilmelidir.
(1) bk. Mektubat, Yirmi İkinci Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar