"Nasıl kelâmda bir kelime, istiâreye karine-i mecazdır. Öyle de kelime-i vahid hükmünde olan kelâmullahın bir kısım âyâtı, sair ihvanının hakikat ve cevherlerine karine ve rehnümâ ve komşularının kalblerindeki sırlara delil ve tercüman oluyorlar." İzah?
- Burada kelime-i vahid sözünden kastedilen nedir?
- Kelamda kelimenin istiareye karine-i mecaz olması durumuna Kur'an dan örnek verebilir misiniz ?
Değerli Kardeşimiz;
“Hem de nasıl kelâmda bir kelime, istiâreye karine-i mecazdır. Öyle de kelime-i vahid hükmünde olan kelâmullahın bir kısım âyâtı, sair ihvanının hakikat ve cevherlerine karine ve rehnümâ ve komşularının kalblerindeki sırlara delil ve tercüman oluyorlar.”(1)
Hem de nasıl ki; bir cümlede bir kelime, başka bir mana yönüyle mecaza işarettir. Öyle de tek bir kelime hükmünde olan kelamullahın bazı ayetleri, diğer kardeşlerinin hakikat ve cevherlerine işaret ve yol gösterici olduğu gibi, komşularının kalplerindeki sırlara delil ve tercüman oluyorlar.
Kur’an ayetleri arasında bağlam ve mana alışverişi açısından muazzam bir bütünlük ve bağlılık bulunuyor, tıpkı bir vücudun azaları gibi. Bu açıdan bakıldığında, Kur’an binlerce ayetlerden oluşuyor olsa da sanki bir tek kelime bir tek ayet gibidir. Zaten kelamın üstünlüğü kelamlar arasındaki mana ağının güçlü olup olmaması ile ilgilidir.
Bir kitabın bir pasajı farklı telden diğeri farklı telden çalıyorsa, bu kitabın edebi ve belagat değeri düşük demektir. Kitabın her bir pasajı ayrı bir konu hakkında bilgi verirken aynı zamanda diğer pasajlar ile anlam ve amaç birliği taşıyor ise yani amaca ve anlama hizmet ediyor ise bu kitap harika demektir.
“Kelime-i vâhid hükmünde olan kelâmullâhın bir kısım âyâtı” ibaresi bu anlama işaret ediyor, yani Kur’an ayetleri arasındaki sıkı anlam ve amaç birliği ve ilişkisi onu âdeta bir tek kelammış gibi yapıyor. Üstadımızın ifadesi ile her bir ayetin diğer ayetlere bakar biz gözü bulunuyor. Küçük bir misal:
Hafız Osman hattıyla ve basmasıyla olan Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın yazılan kelimeleri birbirine bakıyor.
"Meselâ, Sûre-i Kehf’te وَثَامِنُهُمْ كَلْبُهُمْ ["(Ashab-ı Kehf’in) sekizincileri köpekleridir… (Kehf, 18/22)] kelimesi altında yapraklar delinse, Sûre-i Fâtır’daki قِطْمِيرٍ [Ashab-ı Kehf’in köpeklerinin adı. (Fâtır, 35/13)] kelimesi az bir inhirafla görünecek ve o kelbin ismi de anlaşılacak."(2)
İlave bilgi için tıklayınız:
- "İstiare", "mecaz", "mesel", "temsil" ve "teşbih" kavramları hakkında bilgi verir misiniz?
(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale / Unsuru'l-Hakikat.
(2) bk. Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, On Sekizinci İşaret.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (2.Bölüm)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Hem de nasıl kelâmda bir kelime, istiâreye karine-i mecazdır."
Bu cümleden aşağıdaki cümlenin ilgisi ve bağlantısı var mı?
"Öyle de kelime-i vahid hükmünde olan kelâmullahın bir kısım âyâtı, sair ihvanının hakikat ve cevherlerine karine ve rehnümâ ve komşularının kalblerindeki sırlara delil ve tercüman oluyorlar.”