"Nimet-i imana vesile olan Hazret-i Muhammed (asm) dahi öyle büyük bir nimettir ki nev- i beşer ile'l-ebed o zatı (asm) medh ü sena etmeye borçludur." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Her ne kadar bütün nimetlerin asıl membaı Allah'ın şefkat ve keremi olsa da nimetlere vesile olan sebeplere de bir teşekkür borcumuz vardır. Yani şükür nimeti verene teşekkür de nimete vesile olana yapılır. Şayet nimete vesile olan sebep cemadat, bitki, hayvan gibi şuursuz varlıklar ise, bunlara teşekkür onların ihtiyaçlarını karşılamak şeklindedir. Mesela, buğday almak için tarlayı sürmek, havalandırmak, gübrelemek vesaire gibi işler tarlaya fiilen teşekkür etmek manasını taşır.
Şayet nimete vesile olan sebep şuur ve irade sahibi ise, o zaman ona karşı olan teşekkürümüz minnet ve takdir şeklinde olur. Hidayet nimetlerin en büyüğü, en güzeli ve en muazzam olanıdır; bu nimete vesile olan en büyük sebepler ise peygamberlerdir. Dolayısı ile peygamberlere karşı saygı, sevgi ve hürmet içinde olmak, onlara sürekli duada bulunmak fiilî ve kavlî bir teşekkür hükmündedir. Hidayeti gönderen Allah'a iman ve ibadet ile sonsuz şükürlerde bulunurken, hidayete vesilen olan peygamberlere, hususen de Resul-i Ekrem Efendimiz’e (asm) medhüsena, hürmet, takdir ve bağlılık göstermek teşekkür etmek manasına gelir. Bu ise insan için en mühim bir vazifedir.
Kaldı ki peygamberler bu büyük nimetin eksiksiz bir şekilde insanlara ulaşabilmesi için gönderilmiş, bu yolda nice eza ve cefalara, çile ve zorluklara, sıkıntı ve zulümlere sabredip göğüs germiş ve büyük mücadele vermişlerdir. Dolayısı ile insanların onlara bir minnet borcu vardır.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü