Peygamber Efendimiz'in "şahs-ı manevi"sini Risale-i Nurların ışığında nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
Peygamber Efendimiz (asm)'in beşerî yönü ve manevi yönü Risale-i Nur'da çok harika bir şekilde izah edilmiştir. Üstad Hazretlerinin vermiş olduğu şu temsiller meseleyi tam hallediyor:
"Mesela bir hurma çekirdeği var. O hurma çekirdeği toprak altına konup açılarak koca meyvedar bir ağaç oldu. Hem gittikçe tevessü eder, büyür. Veya tavus kuşunun bir yumurtası vardı. O yumurtaya hararet verildi, bir tavus civcivi çıktı. Sonra, tam mükemmel, her tarafı kudretten yazılı ve yaldızlı bir tavus kuşu oldu. Hem gittikçe daha büyür ve güzelleşir."
"Şimdi, o çekirdek ve o yumurtaya ait sıfatlar, haller var. İçinde incecik maddeler var. Hem ondan hasıl olan ağaç ve kuşun da o çekirdek ve yumurtanın âdi, küçük keyfiyet ve vaziyetlerine nisbeten büyük ve âli sıfatları ve keyfiyetleri var. Şimdi, o çekirdek ve o yumurtanın evsâfını ağaç ve kuşun evsâfıyla raptedip bahsetmekte lazım gelir ki, her vakit akl-ı beşer başını çekirdekten ağaca kaldırıp baksın ve yumurtadan kuşa gözünü tevcih edip dikkat etsin-ta işittiği evsâfı onun aklı kabul edebilsin. Yoksa, 'Bir dirhem çekirdekten bin batman hurma aldım.' ve 'Şu yumurta, cevv-i âsumanda kuşların sultanıdır.' dese, tekzip ve inkara sapacak."
"İşte, bunun gibi, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın beşeriyeti, o çekirdeğe, o yumurtaya benzer. Ve vazife-i risaletle parlayan mahiyeti ise, şecere-i tûbâ gibi ve cennetin tayr-ı hümayunu gibidir. Hem daima tekemmüldedir. Onun için, çarşı içinde bir bedevî ile nizâ eden o zatı düşündüğü vakit, Refref'e binip, Cebrâil'i arkada bırakıp, Kab-ı Kavseyne koşup giden zat-ı nuranisine hayal gözünü kaldırıp bakmak lâzım gelir. Yoksa ya hürmetsizlik edecek veya nefs-i emmâresi inanmayacak."(1)
Yumurta tavus kuşuna, çekirdek de ağaca nasıl bir mebde oluyorsa, aynı şekilde Peygamber Efendimiz (asm)'in beşerî ciheti de onun manevi şahsiyetine ve risaletine mebde’ yani başlangıç oluyor. Sadece çekirdek ve yumurtaya dikkat kesilen bir adam, tavus kuşunun ve ağacın o yumurta ve çekirdekten çıktığını kabullenemez. Aynı şekilde sadece tavus kuşuna ve ağaca dikkat kesilen birisi de yumurta ve çekirdeği kabullenemez. Her iki hâl de ifrat ve tefrittir, ölçüsüzlükdür. İstikamet ise her iki hale de dikkat kesilmektir. Yani çekirdeği düşündüğü zaman, ağacı da aklında tutmalıdır. Tavus kuşuna baktığı zaman yumurtaya da ara sıra bakmalıdır.
Peygamber Efendimiz (asm)'in sadece beşerî yönüne dikkat kesilen bir adam, onun manevi kemalatını idrak ve ihata edemediği için, onu -haşa- sıradan ve basit bir vahiy postacısı olarak görür ve gereken hürmet ve sevgiyi gösteremez.
Aynı şekilde yine Peygamber Efendimiz (asm)'in sadece manevi ve risalet cephesine dikkat kesilen bir adam da onun maddi ve beşerî imamlığını ve rehberliğini idrak ve ihata edemez. Onu fevkalade bir melek gibi tasavvur eder, hayatta rehbersiz ve imamsız kalır. Hatta daha da ifrat ederse, Hristiyanların Hz. İsa’yı (a.s) ilahlaştırdığı gibi tehlikeli bir noktaya gidebilir. Böyle ifrat ve tefrite gitmemek için Peygamber Efendimiz (asm)'in her iki cihetini de dengede götürmeliyiz ve ona göre bakmalıyız.
Son olarak, Risale-i Nurlardan istifade etmiş birisinin Hazret-i Peygamber (asm)'e olan muhabbeti hem istikametli hem de fevkaladedir, diyebiliriz. Bu yüzden Nurları ciddi okuyan ve tahkik edenler görürler ki, peygamber aşkı ve sevgisi ancak onun manevî azametini ve büyüklüğünü anlamakla mümkündür. Sahabeler, onun iksir-i nübüvvetinden istifade ettikleri için aşk ve sevgide birinci sıra onlarındır.
Sahabe mesleğinin izinden ve tarzından giden Risale-i Nurlar, sahabelerin mesleğini bu zamanda hakkıyla temsil ediyor. Nur talebelerinin Peygamber Efendimiz (asm)'e olan sevgi ve hürmeti, belki sahabelerinki kadar olmasa da en azından onların tarzını ve istikametini bu zamanda yaşatıyorlar. Aynı zamanda Risale-i Nurlardaki Peygamber sevgisi mutedil ve istikametli bir şekilde izah edildiği için, Ehl-i sünnet ölçülerine tamı tamına mutabıktır. Allah bizi ifrat ve tefrit hallerinden muhafaza etsin.
Peygamber Efendimizin (asm) şahs-ı manevisi ile ilgili şu değerlendirme de çok güzeldir:
"Evet, o burhanın şahs-ı mânevîsine bak: Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkep bir halka-i zikrin serzâkiri; bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya tarâvettar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki, herbir dâvâsını, mu’cizatlarına istinat eden bütün enbiya ve kerametlerine itimat eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar."(2)
Dipnotlar:
1) bk. Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, Dördüncü Nükteli İşaret.
2) bk. Sözler, On Dokuzuncu Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Bu olay alimler, evliyalar hakkında da düşünülebilir mi?