"Rahmetin vücudu Güneş kadar aşikâr" olduğu hâlde, ekser insanların bundan gafil olmaları nedendir?
Değerli Kardeşimiz;
“Nimetten in’ama geçsen Mün’imi bulursun.” (Sözler, On Yedinci Söz, İkinci Makam.) cümlesi, sorunun cevabında hareket noktamız olabilir. İnsanoğlu akıl sayesinde kendisinin hizmetine verilen her şeyin faydalarını, hikmetlerini biliyor ve bu noktada hayvandan ayrılıyor.
Mesela, hayvan da nefes alır, ama havayı tanımaz, “Ciğer nedir, kan nedir, kanın kirlenmesi ve temizlenmesi nedir?” bilmez. İnsan ise aklı sayesinde bunları bilir. Ancak bu noktada kalır da bir adım ötesine geçmezse, yani havanın kendisi için bir nimet olduğunu, bu nimetin kendi kendine var olmadığını düşünmezse Mün’imi, yani o nimeti ihsan eden Rabbini bulamaz.
Eşyanın bize olan faydaları güneş gibi aşikârdır. Yine Güneş gibi aşikâr olan bir başka hakikat ise bu eşyanın bizi tanımadıkları, bilmedikleri, bize merhamet etmekten çok uzak olduklarıdır. İşte bu ikinci hakikati düşünmeyen, nimetleri ve ihsanları gaflet ile geçiştiren, sefahatle sarhoş olan, dünya menfaatlerinde boğulup ahireti unutan kimseler, bu ilahi rahmeti göremiyorlar.
Başta peygamberlerin, sonra onun varisi olan büyük âlimlerin vazifesi insanların nazarlarından perdeyi kaldırıp “eserde müessiri, nimette ihsanı, rahmette Rahîm’i, hikmette hakîmi, ilimde âlimi” göstermek için çalışmaktır. Bizler de kendi çapımızda bu vazifeyi yapmaya gayret edip, Kur’an ve iman hakikatleriyle çevremizdeki insanları gafletten kurtarmaya çalışmalıyız. Bu çok büyük bir vazife ve yine çok büyük bir mazhariyettir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü