"Risaleti'n-Nur'un mertebesi ikinci ve üçüncüde olduğuna işarettir. Vahiy değil ve olamaz. Belki ilham ve istihraçtır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Risaleti'n-Nur'un mertebesi ikinci ve üçüncüde olduğuna işarettir. Vahiy değil ve olamaz. Belki ilham ve istihraçtır."(1)
Birinci derecede olanlar vahiylerdir: Başta Kur’an olarak bütün semavi kitaplar, suhuflar ve bazı hadisler gibi...
İkinci derece olanlar ilhamdır.
Üçüncü derecede olanlar ise sünuhat ve istihraçtır.
Risale-i Nurlarda hem ikincisi hem de üçüncü bulunuyor; ama ağırlık üçüncü derecede olanlardır. "Hem umumiyetle dahi ilham değil, belki ekseriyetle Kur'ân'ın feyziyle ve medediyle kalbe gelen sünuhat ve istihracat-ı Kur'âniyedir."(2) ifadesi de bu telife bir karine hükmündedir. Risale-i Nurlar ağırlıklı ve umumiyetli olarak sünuhat ve istihraç iken, ilhamen de yazılmış kısımlar vardır.
İlham; Allah tarafından feyiz yoluyla kalbe akıtılan manadır.
Allah’ın ilim, irade, kudret, sem’, basar, kelam gibi subutî sıfatları her şeyi kuşatmıştır. Ayetlerde "yıldızlara, arıya vahyettik" ifadesi kelam sıfatının mevcudatta nasıl tecelli ettiğine bir işarettir. Yıldızlara ne şekilde ve hangi sür’atle döneceğinin ifa ettirilmesi de bir nevi ilamdır, onunla konuşmaktır.
İlâhî ilhamda en büyük payı melâike âlemi alıyor. Sadece sonsuz demekle sayısına bir derece yanaştığımız bu bilinmezler âlemi, bütün vazifelerini ilhamla görüyorlar.
İlhama mazhar mahlûkat içerisinde, sayıca meleklerden sonra ikinci sırayı gözümüz önünde durmadan faaliyet gösteren hayvanlar alıyor.
Hava karardığında bir ağacın dalları arasına saklanan serçelerden, bir kaya parçasının kuytuluklarında gizlenen balıklara kadar her canlı, ilham ile ve bir sevk-i kaderî ile hareket ediyor. Ertesi gün, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte her bir hayvan bir tarafa yönelip, uçuyor, koşuyor, yürüyor ya da yüzüyor. Hiçbiri nereye gittiğini, yuvasına ne zaman döneceğini bilmiyor ama hepsinin işi ilham ile mükemmel görülüyor.
Hayvan ilhamının bir benzerini insanların bebeklik döneminde görebiliriz. Bir bebek, henüz kundakta iken, annesini ilhamla tanır. Onun kendisine karşı şefkatli ve merhametli olduğunu yine ilhamen bilir. Hâlbuki bu devrede henüz kendisini tanımaktan, bebek olduğunu bilmekten, kucağında bulunduğu şahsın annesi olduğunu idrakten çok uzaktır.
Güneşe ışık veren, arıya bal yapmayı ilham eden, ağacı bir meyve fabrikası olarak planlayan Allah, kâinat ağacının en son ve en cemiyetli meyvesi, arzın halifesi, en istidatlı yarattığı insana neden ilman etmesin ve bu niçin akıldan uzak görünsün?
İlave bilgi için tıklayınız:
Dipnotlar:
(1) bk. Şualar, Birinci Şua, Yirmi Birinci Ayet, Haşiye.
(2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü