"Ruslar, çoklukla hacıları hacca gönderip, onlarla propaganda yapıp ki, Ruslar başka milletlerden ziyade Kur’ân’a hürmetkâr..." Burayı hâdiselerle birlikte izah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Sekizincisi: Geçen sene Ruslar, çoklukla hacıları hacca gönderip, onlarla propaganda yapıp ki, Ruslar başka milletlerden ziyade Kur’ân’a hürmetkâr diye, âlem-i İslâmı din noktasında bu vatandaki dindar millet aleyhine çevirmeye çalıştığı aynı zamanda, Risale-i Nur’un büyük mecmuaları hem Mekke-i Mükerremede, hem Medine-i Münevverede, hem Şam-ı Şerifte, hem Mısır’da, hem Halep’te âlimlerin takdirleri altında kısmen intişarlarıyla o komünist propagandasını kırdığı gibi, âlem-i İslâma gösterdi ki, Türk milleti ve kardeşleri eskisi gibi dinine ve Kur’ân’ına sahiptir ve sair ehl-i İslâmın dindar büyük bir kardeşi ve Kur’ân hizmetinde kahraman kumandanıdır diye o ehemmiyetli, kudsî merkezlerde o Nur mecmuaları bu hakikati gösterdiler. Acaba Nurun bu kıymettar hizmet-i milliyesi bu tarz işkencelerle mukabele görse, zemini hiddete getirmez mi?"(1)

Üstadımızın bahsettiği tarih 1946 yıllarıdır ki, II. Dünya savaşından sonraya rast gelir. Abdulkadir Badıllı Ağabeyin Mufassal Tarihçe-i Hayatı'nın 2. Cildinde bu mesele hakkındaki haşiyesi konuyu biraz daha açmaktadır:

"HAŞİYE-1: Medar-ı hayrettir ki, aynı o senenin kurban bayramından önce, Ruslar Hac için müslümanları çoklukla hacca göndermişlerdi. Tâ ki, kendilerinin İslam dinine hürmetkâr olduğunu, Türkiye ise, artık din ile alâkası olmıyan bir ülke olduğunu propaganda etmesi için... Çünkü Türkiye o sıra Amerika ve Avrupa ile ister istemez bir ittifak içine girmişti. Aynı sene Türkiye’den Nur mecmuaları Türk hacıları vasıtasıyla İslam Âleminin büyük merkezlerine ulaşmış ve o komünizm propagandasını kırmıştılar."(2)

Ayrıca bu konuda yazılan değerli bir tezde bu konuya şöyle açıklık getirilmiştir:

"1899-1901 yılları arasında Polonya, Macaristan, Türkiye, Yunanistan, Lübnan, Suriye, Filistin, Mısır gibi ülkelere uğrayarak tarihî, kültürel ve dinî yerleri gezip, buralarda yaşayan âlim ve halkın ileri gelenleriyle de tanışıp bilgi alışverişinde bulunan Nijne Novgorod Vilayeti imamlarından Hamidullah Almuşev’in (1855-1929) hac dönüşü iki yıllık kanaatlerini topladığı 'Hacname' eseri de o günün hac şartları hakkında bilgi edinmemize yardımcı oluyor."

"Rusya’nın Cidde Konsolosluğu mütercimi Şakirzyan İşayev’in 1895 yılında yapmış olduğu hac yolculuğu sonrası yazdığı raporda, kendisinin belki diplomat olmanın verdiği hususiyetten olsa gerek, devlet idarecilerinin hac organizasyonundaki eksiklikleri, yolculuk esnasında altyapının yetersiz oluşu, emniyet ve güvenlik za’fiyetleri, yoldaki tehlikeli yerler ve sağlık problemleri gibi konuları ön plana aldığı için, dönemin haccını farklı bir yönden anlama açısından ayrı bir mana ifade etmektedir. "

(...)
"Bu dönemde hac hatıra ve müşahedelerini kaleme alanlar arasında Abdulmanih Kargalı (1784-1826), Ali Çokri (1826-1889), Murad Ramzi (1854- 1934), Abdurraşid İbrahim (1857–1944), Musa Bigi (1875-1949) gibi alimleri sıralayabiliriz."

(...)
"Sovyetler döneminde yaklaşık 77 milyonluk Müslüman nüfus içinden yaklaşık 20 kişinin hacca gitmesine müsaade edildiği düşünülürse, bu dönem için hacdan bahsetmek neredeyse imkânsız olduğu görülür.

I. Harb-i umuminin vuku bulduğu 1914 yılında Osmanlı Devletiyle Rusların ayrı cephelerde yer almaları Hicaz ile münasebetlerinin kesilmesine vesile oldu.1924 yılında Sovyet Hükümetinin Cidde Konsolosluğunu tekrar açmasıyla canlanan münasebetlerle, hac konusunda az da olsa başlayan hareketlilik 1938 yılında Cidde’deki konsolos Kerim Hakimov’un geri çağırılmasıyla tekrar bir fetret dönemine girdi. Küçük bir grubla Müftü İşan Babahan’ın 1945 yılında yapmış olduğu hac ile Sovyetler Birliğinden çok kısıtlı şartlar altında hac seferleri tekrar başlamış oldu. Yine Babahan ailesinden Ziyauddin Babahan 1953 yılında Sovyet hac kafile başkanı olarak yapmış olduğu hacda, Suud Kralı Abdulaziz b. Suud ile de ayrıca görüşme imkânı olmuştur."

"Bu kısıtlı şartlar altında 1945-1990 yılları arasında Sovyet vatandaşı 850- 900 kişinin hac farizasını yerine getirebildiği göz önüne alınırsa, yıllık hacı sayısının yukarıda değinilen sayıya denk geldiği görülür."(3)

Dipnotlar:

(1) bk. Şualar, On Dördüncü Şua.
(2) bk. Badıllı, Mufassal Tarihçe-i Hayat, 2/1418.
(3) bk. Dr. Mustafa KÜTÜKÇÜ, Rusya'da Haccın Serüveni, Karadeniz Dergisi, Yıl. 3, Sayı,12, s. 182-185.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 945
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...