"Takvâ namıyla ve günahtan kaçınmak kastıyla menfî ibadetten gelen ehemmiyetli a'mâl-i salihadır." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem, takva içinde bir nevi amel-i salih var. Çünkü, bir haramın terki vaciptir. Bir vacibi işlemek, çok sünnetlere mukabil sevabı var. Takvâ, böyle zamanlarda, binler günahın tehâcümünde bir tek içtinab, az bir amelle, yüzer günah terkinde, yüzer vacip işlenmiş oluyor. Bu ehemmiyetli nokta, niyetle, takvâ namıyla ve günahtan kaçınmak kastıyla menfî ibadetten gelen ehemmiyetli a'mâl-i salihadır."(1)
İbadet ve kulluk iki türlüdür. Birisi müsbet, diğeri ise menfidir. Müsbet ibadet, Allah’ın kitabında bildirdiği emir ve yasakların bütünüdür. Namaz, oruç, zekât, hac gibi emirler müsbet ibadet;; zina, içki, kumar ve faiz gibi yasaklar da menfi ibadet sınıfına giriyor. Yani Allah’ın emirlerine müsbet ibadet denir, yasaklarına da menfi ibadet denir.
"Menfi" tabiri burada yanlış ve hatalı manasında değil, sadece emir ile yasak arasındaki sınıf farklılığına işaret eden bir tabirdir. İnsanların takva ile yasaklardan kaçmasına menfi ibadet denmiştir. Mesela faizden uzak durmak menfi bir ibadet, ticaret müsbet bir ibadettir.
Ayrıca, insanın hayat yolculuğunda karşılaşmış olduğu musibet ve sıkıntılara sabretmesi, bunları rıza ve tevekkül ile karşılaması da menfi ibadettir. Böyle yapan insan büyük bir sevap kazanır, her dakikası ibadet hükmüne geçer. Bu ayet ve hadisler de gösteriyor ki, mü’minin hayatı daima kârlı çarklar içinde dönmektedir. Sıkıntılarda sabreder, mükâfat alır; ferahlıkta şükreder, mükâfat alır. Ayrıca hastalıklar menfi ibadet hükmünde kabul edildiğinden, bu vakitlerde mü’minler için ciddi bir sevap kazanma fırsatı doğmuş oluyor. Üstadımız bu hakikate şöyle ışık tutmaktadır:
"Evet, ibadet iki kısımdır: bir kısmı müsbet, diğeri menfi. Müsbet kısmı malûmdur. Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riyâ giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hattâ bir kısmı var ki, bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer." (Üçüncü Lem’a)
Menfi ibadetlere riya ve gösteriş girmediği için, halis bir ibadet oluyor. Hâlbuki müsbet ibadetlerde riya ve gösteriş tehlikesi sürekli vardır. Kısacası, musibetler insan için hem tekâmül vasıtası hem de sevap kaynağıdır.
(1) bk. Kastamonu Lâhikası, 103. Mektup.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü