"Ubudiyet ve imtihanın, talim ve talimatından bir paydostur." cümlesinden ahirette ubudiyetin ve ibadetin olmadığı anlaşılır mı?
Değerli Kardeşimiz;
Cennette namaz, oruç, hac gibi ibadetler yoktur. Ancak bu ibadetlerin ruha kazandırdığı ulviyet ile cennetten ebediyen lezzet alınacaktır.
“Bir saat tefekkürün yetmiş sene nafile ibadetten hayırlı olduğu” haberi cennette kemaliyle tahakkuk edecektir. Dünya bahçeleri cennet bahçelerinden ne kadar geri ise, buradaki tefekkürümüz de cennet bahçelerini tefekkürden o kadar geridir. Kaldı ki, orada her şeyin aslı vardır, burada ise gölgeleri. İnsanın kendi varlığı da öbür âlemde gölgeden asla geçmek gibi bir terakki kaydedecek, öyle yüksek bir mahiyet kazanacaktır.
O dünyada bütün ehl-i cennetin ruhları cesetlerine galip olacaktır. O ruhların aldığı lezzetler sadece tefekkürle kayıtlı değildir. Şükür, hamd, peygamberlerle, velilerle ve sair müminlerle sohbet cennetin maddî lezzetlerini çok gerilerde bırakacak kadar ileridir. Zaten “rü’yetullah” lezzeti Üstad'ın ifadesiyle bir saati cennetin bin sene lezzetini geri bırakacak kadar ulvîdir.
Cennet ehli, o mukaddes âlemde namaz, oruç yerine bu ulvî zevkleri tadacaklardır. Bütün bunlar imanın ve ibadetin meyveleridir. Üstad'ın beyan ettiği gibi, burası “hizmet, meşakkat” yeri, orası ise “ücret alma” yeridir. Orada hem cismin hem de ruh ve kalbin dünyadaki itaat ve ibadetlerinin mükâfatları verilecektir.
Üstadımız, Yirmi Dördüncü Söz'deki muhabbet bahsinde,
“Rahmân-ür-Rahîm ismiyle, hurilerle müzeyyen cennet gibi senin bütün arzularına cami’ bir meskeni senin cismanî hevesatına ihzar eden ve sair esmâsiyle senin ruhun, kalbin, aklın ve sair letâifin arzularını tatmin edecek ebedî ihsanatını o cennette sana müheyya eden...”(1)
buyurmakla bu mânayı da ders vermiş oluyor. Başka bir risalesinde de bu mânayı şöyle dile getirir:
"Saadet-i ebediye, iki kısımdır."
"Birinci ve en birinci kısmı: Allah’ın rızasına, lütfuna, tecellîsine, kurbiyetine mazhar olmaktır."
"İkinci kısmı ise, saadet-i cismaniyedir. Bunun esasları mesken, ekl, nikâh olmak üzere üçtür. Ve bu üç esasın derecelerine göre, saadet-i cismaniye tebeddül eder. Ve bu kısım saadeti ikmal ve itmam eden, hulûd ve devamdır. Çünkü saadet devam etmezse, zıddına inkılâp eder."(2)
Dipnotlar:
(1) bk. Sözler, Yirmi Dördüncü Söz, Beşinci Dal.
(2) bk. İşarâtü’l-İ’caz, Bakara Suresi 25. Ayet Tefsiri.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Hem Rahmân-ı Rahîmin fazlından, kendi hizmetine mukabil ahz-ı ücret etmeye bir nöbettir.
Burada ölüm için "nöbet" kavramı kullanılmış.
Nasıl anlamalıyız?