"Vücudum hadsiz bir vücudun âyinesi ve nihayetsiz bir inbisat ile hadsiz vücudları kazanmasına bir vesile ve kendinden daha kıymetdar bâki, müteaddid vücudları meyve veren bir kelime-i hikmet hükmünde bulunduğunu,.." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Ben de baktım ve iman gözüyle gördüm ki, bu zerrecik vücudum hadsiz bir vücudun aynası ve nihayetsiz bir inbisatla hadsiz vücutları kazanmasına bir vesile ve kendinden daha kıymettar, bâki, müteaddit vücutları meyve veren bir kelime-i hikmet hükmünde bulunduğunu ve mensubiyet cihetiyle bir an yaşaması ebedî bir vücut kadar kıymettar olduğunu ilmelyakîn ile bildim."(1)
İntisab; mensub olmak, maiyetine girmek, bağlanmak demektir.
İman ile Allah’a intisab eden bir mü’minin kendisini Allah’ın yarattığını, hayatını O’nun verdiğini ve bütün bir kâinatı ona hizmet ettirdiğini bilir.
İnsanın “Ben Allah’ın kuluyum, O’nun eseri, O’nun san’atıyım, Her şeyim O’nun ihsan ve ikramıdır” demesi onun Allah’a iman etmesidir ve aynı zamanda bir intisabtır.
İman ile Allah’a intisab eden bir mü’min, ebedî saadete mazhar olacağı için binler vücud kazanmış olur. Artık onun dünyada uzun veya kısa yaşamasının bir ehemmiyeti yoktur.
İnsan imanın nuru ile bilir ki, hiçbir varlık yokluğa ve hiçliğe gitmiyor; daimî ve ebedî bir âleme intikal ediyorlar. Onların Allah’ın ilminde olmaları kâfidir.
Hiçbir varlık, en basit bir hayata mazhar olan bir çiçek dahi yokluğa ve hiçliğe gitmezse, bütün mahlûkatın en eşrefi olan insanın, yokluğa gitmesi düşünülemez.
İnsan Allah’ın ezelî varlığına, isim ve sıfatlarına tam bir mazhar ve ayna olmasından dolayı yok olmaz, hiçliğe düşmez. Zira Allah’ın isim ve sıfatları buna müsaade etmez. Bu yüzden bir an bile varlığa mazhar olan insan, ebediyen varlık hediyesini kazanmış olur. Yokluk ve hiçlik artık ona yanaşamaz.
İnsanın vücudu zaman ve mekân nehrine tâbi olduğu için, sürekli akmakta ve değişmektedir. Altı ayda hücreler yenileniyor, bir saniyede ölen ve yeniden yaratılan hücre sayısı elli milyon. Şu andaki vücudumuz altı ay önceki bedenimizle aynı değildir. İnsan bir saat içinde üç bin altı yüz vücuda sahip oluyor ve tekrar onları kaybediyor. Üstelik o saniyeler içindeki varlık mertebeleri diğerlerinden tamamen farklıdır. Hal böyle olunca, insan her an bir şeyler kazanırken bir şeyler de kaybediyor.
İnsan kaybettiği bu varlıklara üzülürken, ayet imdadına yetişip diyor ki; “Merak etme senin elinden zaman nehrinin aldığı o varlık mertebeleri beka âleminde bir çekirdek olup orada ebedî varlık ağaçları şeklinde tekrar yeşerecekler. Bir saniyede mazhar olunan varlık mertebesi kaybolmuyor, sadece muhafaza için saklanıyor.”
Hatta bazen olur ki o bir iki saniyelik vücud mertebesi bize ebedî bir hazine ve ebedî bir servet kazandırır. İnsan ihlas ile bir iki saniye Allah’ın rızasına mazhar olsa, belki Allah bizi affedecek ve bize ebedî cenneti ikram edecek. O vücud mertebesi ve anı bir çekirdek olup bütün cenneti netice verecek. Hiçbir şey zâyi olmadığı gibi bizim o anlık vücud mertebelerimiz de zâyi olmuyor, öyle ise o anlarımızın kaybolmasından elem çekmemeliyiz.
(1) bk. Şualar, Dördüncü Şua.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü