"وَ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا: Bu cümledeki (و), vav-ı hâliyedir yani mâba'dinin mâkabline hal olduğuna delalet eder..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

﴾وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا﴿ Bu cümledeki و vâv-ı hâliyedir; yani mâbadinin mâkabline hâl olduğuna delâlet eder. Demek تَكْفُرُونَ , وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا’nin fâiline hâldir. hâlin, zevilhâlin âmili ile beraber olması şarttır. hâlbuki burada dört cümle vardır. Bunlardan ikisi mâzi, ikisi müstakbel olduklarından, zevilhâlin âmili olan تَكْفُرُونَ ile zamanca mukarin değildirler. Binaenaleyh و’ın hâliyeti, bir mukaddere işarettir."

"Takdir-i kelâm: وَتَعْلَمُونَ اَنَّكُمْ كُنْتُمْ اَمْوَاتًا Bu itibarla, تَكْفُرُونَ’nin fâiline تَعْلَمُونَ cümlesi hâl olur. Öteki cümleler اَنَّ’ye haber olurlar."(1)

Mazi ve müstakbel fiillerin bir arada hâl olamayacağı hakikatinden hareketle, âlimler değişik izahlarda bulunmuşlardır.

Sizin de işaret ettiğiniz gibi, bunun en bariz olanı, ilimle alakalı bir cümlenin takdir edilmesidir. Bu “ve kadta’lemûne en küntüm/veya enneküm küntüm emvâten.” (siz bilirsiniz ki daha önce ölü idiniz / Siz daha önce ölü olduğunuzu bildiğiniz hâlde) veya isim cümlesi hâlinde “ve entüm âlimûne bikıssatiküm..”(Siz hayat hikâyenizi bildiğiniz hâlde…) şeklinde olabilir. (bk. Zemahşeri, Beyzavi, alakalı yer)

- Bu takdir ile hâl cümlesinin mazi ve muzari fiillerle olan atıf şekli bir “malumat” kabilinden aynı hakikate bakar.

- Bunu öyle açabiliriz:

Hâl; durum, vaziyet demektir. Zilhâl, durum / vaziyet sahibi demektir. Bir durumda olan kimsenin gösterdiği mevki ile içinde bulunduğu fiil zamanının aynı olması gerekir.

Meselâ; bu ayette yer alan “tekfurûne” (inkâr edersiniz) fiili, kâfirlerin düşünce bazında fiilini gösterir. Bu inkârı yapanlar ise -dilbilgisi bakımından- “tekfurûne” fiilinde yer alan ve bu fiilin faili olan “vav”dır. Bu fail aynı zamanda zilhâldir, yani durum sahibidir. Durum ise, “ve küntüm emvaten” cümlesidir.

Ancak bu cümlenin ve ardından gelen cümlelerin zamanı ile hâl/durum zamanı aynı değildir. Çünkü ayette yer alan “ölü idiniz, sizi diriltti” manasındaki iki fiil cümlesi, geçmiş zaman siğasıdır. “Sonra sizi öldürür, sonra diriltir” manasındaki iki fiil cümlesi ise gelecek zaman siğasıdır.

Buradan anlaşılıyor ki, zilhâlin/hâl/durum sahibinin o anda yaptığı fiil olan inkâr fiilinin zamanı ile, durumu bildiren bu dört cümlenin zamanları aynı değildir. Bu ise, “hâl” ile “zilhâl” münasebetine aykırıdır.

Buna göre burada mukadder/var olduğu kabul edilen bir cümlenin olması gerekir. O da “ve siz bilirsiniz ki...” (daha önce ölü idiniz…). manasına gelen “ve entüm ta’lemûne” şeklinde bir cümledir.

Not: Maalesef, görebildiğimiz kadarıyla –Diyanetin neşrettiği dâhil- “İşarâtü’l-İ’caz”ın tercümelerinde bu takdir edilen Arapça cümle yanlıştır. Yalnız İhsan Kasım’ın tahkik ettiği nüshada “velhâlenneküm te’lemune” şeklinde doğru yazılmıştır. Bir haşiyede gösterdiği farklı bir nüshadaki başka bir cümle şekli de doğrudur.

Hulasa: Sualde yer alan وَتَعْلَمُونَاِنْكُنْتُمْاَمْوَاتًا cümlesi وَتَعْلَمُونَانكمكُنْتُمْاَمْوَاتًا şeklinde olmalıdır. “Öteki cümleler اِنْ e haber olurlar” ifadesinden de açıkça anlaşılıyor ki, buradaki “Elif-Nun” maddesi şeddeli “enne” dir.

- Bu pencereden bakıldığı zaman, ayetin meali şöyle olabilir:

"Siz şu hayat hikâyenizi; yani daha önce ölü iken Allah’ın sizi dirilttiğini, sonra sizi yine öldüreceğini, sonra tekrar sizi dirilteceğini ve sonunda ona döneceğinizi bildiğiniz hâlde, nasıl oluyor da Allah’ı inkâr edebiliyorsunuz?"

- Bu ayetteki her bir kelimenin ne gibi manalar ifade ettiğini tafsilatlı olarak görmek için, “İşarâtü’l-İ’caz” adlı tefsirin alakalı yerine bakmanızı tavsiye ederiz.

(1) bk. İşaratü'l-İ'caz, Bakara Sûresi 28. Âyet Tefsiri.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 2.753
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...