"Bu'd-u mutlak ve birbirinden gayet uzak bir nevin efradı, biri şarkta, biri garpta, biri şimâlde, biri cenupta, aynı zamanda, aynı tarzda birbirinin misli..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Hamisen: Bu’d-u mutlak ve birbirinden gayet uzak bir nevin efradı, biri şarkta, biri garpta, biri şimâlde, biri cenupta, aynı zamanda, aynı tarzda birbirinin misli ve birbirinden teşahhusça imtiyazlı bir surette vücuda gelmeleri, ancak bir Alîm-i Mutlak ve Kadîr-i Mutlakın kâinatı idare eden hadsiz kudreti ve bütün mevcudatı ahvaliyle ihata eden nihayetsiz ilmiyle olabilmesi cihetiyle, muhit bir ilme delâlet ve bir Allâmü’l-Guyûba hadsiz şehadet ederler."(1)

Dünyanın en doğusundaki insan ile en batısındaki insanın birbirinin misli olması, yani aynı vasıfları taşıması aynı kudret elinden çıktıklarını, yani yaratıcılarının tek olduğunu ispat eder.

Yine dünyanın en güneyindeki insan ile en kuzeyindeki insanın birbirinden teşahhusça imtiyazlı bir surette vücuda gelmeleri, yani kendine has bir hüviyete sahip olmaları da sonsuz bir ilim ve kudret tarafından yaratıldıklarını ilan ve ispat eder.

Her insana ve her canlıya diğerlerinden farklı, değişik, ayrı, farikalı ve mümtaz bir sima takılması, karakterlerinin, seslerinin hatta parmak izlerinin birbirinden farklı olması Cenab-ı Hakk’ın ilminin ve iradesinin sonsuz olduğunu ilan ve ispat eder.

Hz. Âdem’den (as.) bu güne kadar yaratılmış ve kıyamete kadar da yaratılacak bütün mahlûkat Allah’ın sonsuz ilminde olması lazım ki, hiç biri diğerine benzemesin.

Evet, bütün insanların ve hayvanların simalarının ve vasıflarının bir olması, Hâlık’larının bir ve tek olduğuna, seslerinin, simalarının ve parmak izlerinin ayrı olması da O’nun sonsuz bir ilim, mutlak bir irade ve nihayetsiz bir kudret sahip olduğunu gösteriyor.

Üstad Hazretleri bu hakikati şöyle ifade eder:

İ'lem Eyyühel-Aziz! Senin yüzün, vechin o kadar küçüklüğü ile beraber geçmiş ve gelecek bütün insanların adedince kendisini onlardan ayıran ve tarif eden nişan ve alâmetleri hâvi olduğu gibi, yüzünü teşkil eden esas ve erkânında da bütün insanlar ittifaktadır. Bütün insanlarda biri tevafuk, diğeri tehalüf olmak üzere iki cihet vardır. Tehalüf ciheti Sâniin muhtar olduğuna, tevafuk ciheti ise Sâniin Vâhid-i Ehad olduğuna delalet ederler. Bu iki cihetin bir Kâsıd'ın kasdıyla, bir Muhtar'ın ihtiyarıyla, bir Mürîd'in iradesi ile bir Alîm'in ilmiyle olmadığını tevehhüm etmek, muhalâtın en acibidir. Fesübhanallah! Yüzün o küçük sahifesinde nasıl gayr-ı mütenahî nişanlar derç edilmiştir ki, göz ile okunur da nazar ile yani akıl ile görünmez.” (Mesnevi-i Nuriye)

(1) bk. Şualar, On Beşinci Şua.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

erkandino

Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.

BENZER SORULAR

Yükleniyor...