"Bütün kemalat-ı insaniyeyi câmi', hem bütün tecelliyât-ı İlahiyeye mazhar, hem bütün tabakat-ı kâinata nazır ve saltanat-ı Rububiyetin dellalı ve marziyât-ı İlahiyenin mübelliği ve tılsım-ı kâinatın keşşafı..." Bu vasıfları açar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
".., o abdi hem bütün kemalât-ı insaniyeyi câmi’ hem bütün tecelliyat-ı İlahiyeye mazhar hem bütün tabakat-ı kâinata nâzır ve saltanat-ı rububiyetin dellâlı ve marziyat-ı İlahiyenin mübelliği ve tılsım-ı kâinatın keşşafı yapmak için Burak’a bindirip, berk gibi semavatı seyrettirip, kat’-ı meratib ettirerek, ..." (Sözler, Otuz Birinci Söz, İkinci Esas.)
Üstadımız “Hakikat-i mi’racın Zat-ı Ahmediye’nin (asm) meratib-i kemalatta seyrü sülûkundan ibaret” olduğunu aynı risalede ifade etmiş. Burada geçen ifadeler bu hakikatin izahı mahiyetindedir. Şöyle ki;
Mi’racın hakikati:
O abdi, “bütün kemalat-ı insaniyeyi câmi'” kılmaktır. Sema tabakalarındaki seyahat, yepyeni âlemleri görmek, cennet ve cehennemi bizzat müşahede etmek ve sonunda rü’yete mazhar olmak ayrı birer kemâldirler.
“Bütün tecelliyât-ı İlâhiyeye mazhar etmektir.” Resulullah Efendimiz (asm) mi’rac öncesi şahit olmadığı birçok esma tecellilerine bu seyahat ile vakıf olmuş, bu tecelliler onun ruh aynasında ayrı ayrı güzellikler ve kemâller olarak ayrıca tezahür etmiştir.
“Bütün tabakat-ı kâinata nazır kılmaktır.” Mi’rac öncesi sadece yeryüzünün bir bölgesine nazır olan o müstesna ruh, mi’rac ile kâinatın bütün tabakalarında gezdirilmiş, marifet, muhabbet, hayret, tesbih ve tekbir gibi kutsi manalar, onun o pak ruhunda olanca haşmetiyle makes bulmuştur.
Bu terakki ve tekâmül yolculuğuyla o müstesna Peygamber (asm.) “saltanat-ı Rububiyetin dellâlı ve marziyât-ı İlâhiyenin mübelliği ve tılsım-ı kâinatın keşşafı” olma vazifesini en ileri derecede ifa etme kemaline ermiştir.
Üstad Hazretleri, "Hem ism-i azama mazhar olan Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bir ayette mazhar olduğu feyz-i İlahi, belki bir peygamberin umum feyzi kadar olabilir." (bk. age., Yirmi Dördüncü Söz, Üçüncü Dal.) buyururlar. Bu akıl almaz kemalde mi’racın büyük hissesi olduğunda şüphe yoktur.
"Berk gibi semavatı seyrettirip..." semaları şimşek süratiyle, çok kısa bir zamanda seyrettirme manasınadır. "Burak" kelimesinin aslı “berk”e dayanmaktadır. Berk ise şimşek demektir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü