"Çok ilim ve fenler vardır ki, âdetlerin telkiniyle, vukuatın talimiyle ve zamanla, muhitin yardımıyla husule gelirler." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bu cümlede, maddî ve kevnî ilimler tedricî ve terakki şeklinde geliştiğine işaret ediliyor. Yani fen ilimleri aniden gelişip boy atmaz, uzun bir zaman ister.
Meselâ; Edison’un bulduğu ilk ampul bir temeldir, sonraki ilim adamları bu temel üstüne birer tuğla koyarak onu geliştirmiş ve bugünkü seviyeye çıkarmışlardır. Ampul birden bugünkü halini almış değildir.
Yine tıp ilminde İbn-i Sina’nın büyük gayreti ve alın teri vardır. Tıp bugünkü seviyesine son yüz yılda ulaşmamıştır, kökü ta Lokman Hekime kadar uzanır.
Öyle ise fen sahasındaki terakki ve tekâmülde, her dönemdeki ilim adamlarının bir katkısı ve payı vardır. Sadece bir döneme dayandırmak doğru değildir. Tabiri yerinde ise, fen ilimleri insanlığın müşterek aklının bir mahsulüdür. Hatta her bir fen ilminin ilk nüve ve çekirdeğini peygamberler tayin etmiş, sonra insanlar müşterek bir şekilde çalışarak bu ilk nüve ve çekirdeği geliştirmişlerdir.
Meselâ; demiri ilk işleyen Hazret-i Davud (as)'dır. Saat ilk olarak mu’cize eli ile Hazret-i Yusuf (as)’a verilmiştir. İlk gemi yapmak Hz. Nuh (as)’a vahy edilmiştir.
Kur'ân'da zikredilen peygamber kıssaları ve mu’cizeleri insanlara iki ayrı mesaj vermektedir: Birisi, insanların hak davayı tasdik etmelerini temin etmek. İkincisi de fen, sanat ve teknolojinin en son sınırını çizerek, insanları o mu’cizelerin bir benzerini yapmaya teşvik etmektir. Yani peygamber kıssaları sadece manevî bir rehber ve ilham kaynağı olmakla kalmayıp maddî terakkilere de rehberlik etmiş ve ilham kaynağı olmuştur.
Bu noktada her sanat dalı bir peygamberi pir ittihaz eder. Yani peygamberler zülcenaheyndir. Bir yönüyle insanların imanlarını ve ebedî hayatlarını kurtarırken diğer taraftan dünyalarını mamur edecek fen ve sanata rehberlik yaparlar.
Mesela, Kur'ân-ı Kerîm, Hz. Mûsa (as)'nın asâsını yere vurarak su çıkardığını haber vermekle, insanları yerden su çıkaracak bir âlet yapmaya teşvik ediyor. Hazret-i İbrahim’in (as) ateşe atıldığını, fakat ateşin onu yakmadığını bildirmekle, ateşin yakmayacağı maddeyi bulmanın mümkün olduğunu ders veriyor. Hazret-i Davud’un (a.s.) demiri hamur gibi yoğurduğunu haber vermekle, demire istenilen şeklin verilebileceğini ihtar ediyor. Hazret-i Süleyman’ın (as) Belkıs'ın tahtını bir anda yanına getirttiğini anlatmakla, eşyanın bir anda bir yerden bir yere aynen nakledilmesinin mümkün olacağını beyan ediyor.
Kur'ân'dan ilham alan ilim adamları mu’cizelerin aynısını yapamamakla birlikte, küçük bir benzerini yapmaya muvaffak olmuşlardır. Sondaj âleti ile istedikleri yerden su çıkarabildikleri gibi, amyant maddesi sayesinde de kızgın alevlerin içine girebilmektedirler. Eşyanın aynı anda nakledilmesi hususunda ise çalışmalar yapılmakla birlikte, henüz istenilen neticeyi elde edememişlerdir.
İlk barutu Çinliler bulmuş, daha sonra da bu barut geliştirilerek bugünkü modern füzelere yakıt haline getirilmiştir. İlk pusula ile şimdiki modern pusulalar arasında çok fark vardır. Ama bugünkü modern pusulanın atası ve babası tarihte ilk bulunan pusuladır. Misalleri çoğaltmak mümkündür.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü