"Diyanetsizlik Avrupa medeniyetinin içyüzünü öyle karıştırmış ki, o kadar fırak-ı fesadiyeyi ve ihtilâliyeyi tevlid etmiş..." İzah eder misiniz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

"Evet, şu diyanetsizlik Avrupa medeniyetinin içyüzünü öyle karıştırmış ki, o kadar fırak-ı fesadiyeyi ve ihtilâliyeyi tevlid etmiş. Faraza hablü’l-metin-i İslâmiye ve sedd-i Zülkarneyn gibi şeriat-ı garrânın hakikatine iltica ve tahassun edilmezse, bu fırak-ı fesadiye, onların âlem-i medeniyetlerini zîr ü zeber edeceklerdir. Nasıl ki şimdiden tehdit ediyorlar." (Muhakemat, Birinci Makale, Dokuzuncu Mukaddeme)

Medeniyet kelimesinin Osmanlıcada ilk harfi mimdir. Bu mimi kaldırdığımızda geriye deniyet kalır. Deniyet ise alçaklık demektir. Dolayısıyla Avrupa medeniyetini Üstad'ımız "Mimsiz medeniyet, yani deniyet-alçaklık" olarak nitelemektedir.

Bediüzzaman, sömürgeci büyük Avrupa devletleri için, “Avrupanın ejderhaları” tabirini kullanır. Onların reisleri için, “İnsaniyetperver maskesi altında vahşi reisler” tesbitini yapar. Böyle kişilerin yönlendirdiği ve başkasını yutmakla beslenen ejderhaların meydana getirdiği medeniyetten, "mimsiz medeniyet" olarak bahseder.

Bediüzzaman, temeline ve eserlerine bakmak şartıyla Avrupa medeniyetinin “menfi” beş esas üzerine kurulup işlediğini belirtir.

“Nokta-i istinad: Hakka bedel kuvvettir. Kuvvet ise, şe’nidir tecavüz ve teâruz. Bundan çıkar hıyânet.

Hedef-i kasdı, fazîlet bedeline hasis bir menfaattir. Menfaatin şe’nidir tezâhum ve tehâsum. Bundan çıkar cinayet.

Hayattaki kanunu, teâvün bedeline, bir düstur-u cidâldir. Cidâlin şe’ni budur: tenâzu’ ve tedâfü’. Bundan çıkar sefâlet.

Akvâmların beyninde râbıta-i esası: âharın zararına müntebih unsuriyet. Başkaları yutmakla beslenir, alır kuvvet.

Milliyet-i menfiye, unsuriyet, milliyet; şe’ni olur dâimâ böyle müthiş tesâdüm, böyle feci telâtum. Bundan çıkar helâket.

Beşincisi şudur ki: Câzibedar hizmeti hevâ , hevesi teşcî, teshil; hevesâtı, arzuları tatmin. Bundan çıkar sefâhet..." (Sözler, Lemeat)

Mesela; gelir giderdeki ciddi adaletsizlikler sınıf kavgasını tetikledi, sınıf kavgaları da iki dünya savaşını netice verdi. Şayet İslam’ın zekat emri medeniyetin bir kaidesi olmuş olsa idi, zengin ile fakir arasında bu kadar adaletsiz bir uçurum olmaz kavga ve savaşlara da gerek kalmazdı.

İnsanlar diyanetsiz bir şekilde hayvan gibi dünyaya saldırıp bütün gayeleri dünya ve geçim olursa, o zaman güçlü zayıfı ezer. Zengin fakirin hakkını gasp eder, sınıflar arasında hem bir uçurum hem de dinmez bir kin ve düşmanlık meydana gelir. Bu dehşetli hastalığın tedavisi diyanet ve zekattır. Diyanet kalbi tedavi eder, zekat da sınıflar arasındaki düşmanlığı tedavi eder. Yoksa çatışmalar ve savaşların ardı arkası kesilmez.

İlave bilgi için tıklayınız:

- BEDİÜZZAMAN BATI MEDENİYETİNİ Mİ, YOKSA BAŞKA BİR MEDENİYET Mİ İSTİYOR?

- Bediüzzaman Said Nursi'nin Medeniyet Görüşü

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Okunma sayısı : 220
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

BENZER SORULAR

Yükleniyor...