Ehl-i iman ve ehl-i dalalet ile semavatın münasebetini açar mısınız? Ehl-i dalaletin ölmesiyle semavat ve zemin, onların üstünde ağlamayışını açıklar mısınız?
Değerli Kardeşimiz;
"Hem netice ve akıbetlerine işaret eden فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاۤءُ وَاْلاَرْضُ olan ayete dikkat et. Ne kadar ulvi, mucizane, beyan ettiğimiz muvazeneyi ifade ederler."
Ayet-i kerimenin meali şöyledir:
"Gök ve yer onlara ağlamadı." (Duhan,29)
Üstad Hazretleri bu ayeti izah ederken şu noktaya dikkat çekmiştir:
"Şu ayet, mefhum-u muvafık ile şöyle ferman ediyor: 'Ehl-i dalaletin ölmesiyle semavat ve zemin, onların üstünde ağlamıyorlar.' Ve mefhum-u muhalif ile delalet ediyor ki: 'Ehl-i imanın dünyadan gitmesiyle semavat ve zemin, onların üstünde ağlıyor.' " (Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf)
Yirmi Üçüncü Söz’den önemli bir tespit:
"… Küfür bir fenalıktır, bir tahriptir, bir adem-i tasdiktir. Fakat o tek seyyie, bütün kâinatın tahkirini ve bütün esma-i ilahiyenin tezyifini, bütün insaniyetin terzilini tazammun eder." (bk. age., Yirmi Üçüncü Söz, İkinci Mebhas)
Elbette böyle üç büyük cinayeti işleyen bir insanın ölmesine yer ve gök üzülmeyecek, aksine çok memnun olacaklardır.
Bilindiği gibi ağlama kalpteki büyük üzüntünün gözyaşı halinde dışa aksetmesidir. İnsan semavat ve arzın ortak meyvesidir. Gökler ve yer, kendisine çok yardım ettikleri bu üstün varlığın küfür ve dalalet yolunu seçmesinden, bilemeyeceğimiz bir keyfiyetle üzüntü duymaktadırlar.
İsra suresinde (17/44) şöyle buyurulur:
“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey onu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, Halîm’dir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir), Ğafur’dur (çok bağışlayandır).”
Tesbih eden üzülebilir ve sevinebilir de. Ancak, biz tesbihlerini anlayamadığımız varlıkların üzüntü ve sevinçlerini de anlayamayız.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü