"Ey hakikatı çıplak görmek isteyen zât! Bu mukaddemeye dikkat et; zira hurafatın kapısı bu yerden açılır. Ve bab-ı tahkik dahi bunun ile seddolur. Hem de kıssadan hisse ve meyl-üt terakkiyle mütekaddimînin esasları üzerine bina ve seleflerin..." İzah?
Değerli Kardeşimiz;
"Ey hakikati çıplak görmek isteyen zat! Bu mukaddemeye dikkat et; zira hurâfatın kapısı bir yerden açılır. Ve bab-ı tahkik dahi bununla sed olur. Hem de kıssadan hisse ve meylü't-terakki ile Mütekaddimînin esasları üzerine bina ve Seleflerin mevrusatında tasarruf ve ziyadeye cesaret bu şûristanda mahvolur. Eğer istersen, meşhur Molla Nasreddin Efendiye de: 'Bu garip sözler umumen senin midir?' Elbette sana diyecektir: "Şu sözler ciltleri dolduruyor. Epeyce ömür ister. Zira bütün sözlerim nevadirden değildir. Ben hocayım. Onların zekâtını da bana verseler razıyım ve kâfidir. Fazlasını istemem. Zira zarafetimi tabiîlikten çıkarıp tasannua kalb eder.'"
"Yahu, bu kökten, hurafat ve mevzuat biter ve tenebbüt eder ve doğru şeyin kuvvetini bitirir."(1)
Dinimize ve örfümüze girmiş birçok hurafenin kaynaklarından birisi de kendi düşünce ve duygularımızı şöhretli insanlara mal ederek revaç verme düşüncesidir. Çünkü kendine mal etse insanlar tarafından muteber sayılmayacak. Ama muteber bir alime bir hocaya bir edebiyatçıya mal ederse, o zaman bu düşünce halk nezdinde makbul ve muteber olacak.
Birçok mizah ve fıkranın Merhum Nasrettin Hoca'ya isnat edilmesi bu hususta çok güzel bir örnektir. Benzer bir durum dini inanış ve düşüncelerde de geçerlidir. Mesela, birisi bir fikir geliştirir, bu fikri topluma kabul ettirmek için ya "hadistir" der ya da muteber bir alime mal eder. Sonra bu fikir zamanla ya hadis ya da O muteber alimden bilinerek toplumun inanç dünyasına girmeyi başarır. Bu tarz hurafeler çoktur.
Bu hurafeleri durdurmanın tek yolu bab-ı tahkiktir. Yani araştırma ve sorgulama kriterinin iyi işletilmesi gerekir. Yoksa “kıssadan hisse ve meylü't-terakki ile Mütekaddimînin esasları üzerine bina ve Seleflerin mevrusatında tasarruf ve ziyadeye cesaret bu şûristanda mahvolur.” Yani sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin gibi sağlam kaynaklar ve miraslar ve onlardan bize gelen öz prensipler, bu hurafe çölünde mahvolup giderler. Lemeat'ta bu konuda şöyle özet bir bilgi vardır:
"Şöhret bir müstebittir; sahibine mal eder başkasının malını. Meşhur Hoca Nasreddin letâifi içinde, zekâtı, asıl malı. (yani onda biri)"
"Rüstem-i Sistanî, onun hayal-i şanı garet etti bir asır mefâhir-i İran’ı. Gasb ve garetle şişti o namdar hayali, hurâfâta karıştı, attı nev-i insanı."
Dipnotlar:
(1) bk. Muhakemat, Birinci Makale, Dördüncü Mukaddime.
(2) bk. Sözler, Lemeat.
İlgili ders videosu için tıklayınız:
Prof. Dr. Şadi Eren, Muhakemat Dersleri (5.Bölüm)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"Yani sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin gibi sağlam kaynaklar ve miraslar ve onlardan bize gelen öz prensipler, bu hurafe çölünde mahvolup giderler"ifadesinde yukarida belirtildigi gibi zamanla hurafelerin alimlerin fikri olarak inanc dunyasina girdigi icin sahabe ve tabiin gibi zatlara itimat sarsilmistir manasi mi kast ediliyor.bu noktayı izah edebilirmisiniz
Sahabe ve tabiine itimat sarsılmıyor hurafeler yüzünden onlar iyi anlaşılamıyor ya da yanlış anlaşılıyor demektir.
Nasrettin hoca için "Molla Nasrettin" deniliyor.
Nasreddin hoca alim miydi?
Yada Molla'lık İslamda nasıl bir mertebedir?
"Yahu, bu kökten, hurafat ve mevzuat biter ve tenebbüt eder ve doğru şeyin kuvvetini bitirir."
Bu cümleye göre bir şeyi abarttığın zaman, doğru olan görüşlerin de insanlar arasında itibar kaybeder mi?
Mesela hadis alimi atı aldatan birinden hadis almamış. Doğru bile söylese güven kaybetmiş. Abartıda da benzer durum mu var?
Yada bir insanın bir yalanını yakaladığında doğru olan tüm sözleri süzgeçten mi geçirmek gerekiyor?
Gözden geçirme sadece din için mi, yoksa her şey için mi?