"İ’lem Eyyühel-Aziz! Bir katre su, bir deniz suyu ile müttehiddir. Çünkü ikisi de sudur. Nehir suyu ile de müttehiddir. Çünkü ikisinin de menşeleri semadır..." Devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İ’lem Eyyühel-Aziz!
"Bir katre su, bir deniz suyu ile müttehiddir. Çünkü ikisi de sudur. Nehir suyu ile de müttehiddir. Çünkü ikisinin de menşeleri semadır. Ve keza bir küçük balık, balina balığı ile müttehiddir. Çünkü unvanları birdir. "
"Kezalik esma-i İlahiyeden bir hüceyreye veya bir mikroba tecelli eden bir isim, kâinatı ihata eden isim ile müttehiddir. Çünkü müsemmaları birdir. Mesela, bütün kâinata taalluk ve tecelli eden Alîm ismiyle bir zerreye taalluk eden Hâlık ismi, müsemmada müttehiddirler. "(1)
Nur Külliyatı’nda cüz’î-küllî, cüz-küll mefhumları, Allah’ın birliğine delil olarak sıkça kullanılır. Bu İ’lem’de de cüz’î ve küllî konusu işlenmiş oluyor. Küllî, nev’in genel ismidir, cüz’î ise o nev’in her bir ferdidir.
“İnsan” dendi mi, bütün bir insanlık âlemini içine alan küllî bir mana hatıra gelir. Her bir insan o küllî manaya masadak olan cüz’î bir ferttir. O halde, insanlık mahiyetini kim takdir etmiş ise her bir insanın yaratıcısı da O’dur. İnsanların bir kısmının bir başka İlaha isnad edilmesi aklen mümkün değildir. Akıl dışı sapık inançlar konumuzun haricindedir.
Bu “İ’lem”de önce “su” üzerinde, daha sonra “balık” üzerinde duruluyor. Su, küllî bir “mana ismidir.” Bir damla suya da, ırmak suyuna da, deniz suyuna da “su” denilir. O halde, bir damla suyu kim yaratmışsa bütün suları, bütün ırmakları, bütün denizleri de o yaratmıştır.
İkinci misalde, balık bir cins ismidir, küllî bir mâna ismidir. Her bir balık o mânanın cüz’î bir ferdidir. Balık nev’inin yaratıcısı kim ise, küçük bir balığın da, balina balığının da yaratıcısı odur.
Üstadımız bu derste, konunun bir başka boyutunu, iki ayrı yönden ele alıyor:
Birisi, bir ismin bir tek tecellisi kime aitse, bütün tecelliler de yine O’nundur. Hücreye hayat veren Allah, mikroba da, insana da, meleğe de hayat verir. Zira Allah’ın bir ismi Muhyi’dir (hayat verici) ve hayat verme, İlâhî bir fiildir. Bu fiilin bütün tecellileri de, ayırım yapılmaksızın, o Muhyi’ye aittir. Bütün tecelliler müsemmada birleşirler. Burada müsemma, Muhyi ismine sahip olan Allah’tır.
Üstad'ın diğer yaklaşımı ise şu şekilde görülüyor: İlâhî İsimler arasında yakın alâka vardır. Hepsi Allah’ın isimleridir. Birinin tecellisi kime aitse, diğerininki de ona aittir.
Allah, Alîm ismiyle bütün kâinatı bildiği gibi, bir zerreyi de bilir. Ve o zerreyi, Hâlık ismini tecelli ettirmekle yaratır. Allah’ın, bir mahlûku bilmesi Alîm ismiyle, yaratması Hâlık ismiyle olduğundan, bu iki isim müsemmada birleşirler. Bilen başka, yaratan başka olmaz.
Bu mâna, farklı mahlûklar için de aynı şekilde düşünülebilir. Meyveyi yaratan kim ise, insanı rızıklandıran da O’dur. Hâlık ve Rezzak isimleri müsemmada ittihat ederler. Yaratan başka, rızık veren başka olamaz.
İşte bu hakikatten uzak kalan insanlar, mazide, çok farklı ilahlara tapma sapıklığına düşmüşlerdir. Gök tanrısını ayrı, yer tanrısını ayrı düşünmüşler, Rabbü’s-semavâtın da Rabbü’l-arzın da ancak Rabbü’l-âlemîn olduğundan gaflet ettiklerinden şirk yoluna girmişlerdir.
"Meselâ: Bütün kâinata taalluk ve tecelli eden Alîm ismiyle bir zerreye taalluk eden Hâlık ismi, müsemmada müttehiddirler. Hurma ağacına taalluk eden Musavvir ismiyle de, semeresine taalluk ve tecelli eden Münşi ismi, müsemma da müttehiddirler. Zâten en büyük şeye tecelli eden isim ile en küçük bir şeye tecelli etmemesi muhaldir."(2)
Allah’ın bir ismi kâinatın genelinde tecelli ettiği gibi, basit bir cüzde de tecelli eder. Birisinde küllî ve azametli tecelli ederken, diğerinde cüz’î ama daha okunaklı olarak tecelli eder. Bütün çiçeklerin arkasında tecelli eden bir isimle bir çiçekte tecelli eden isim aynıdır.
Müsemma, ismin sahibi ve kaynağı demektir. Bütün isimlerin müsemması, yani sahibi ve menbaı Allah’ın Zât-ı Akdesidir.
Dipnotlar:
(1) bk. Mesnevi-i Nuriye, Zerre.
(2) bk. age.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü