"İman nuru, lezâiz-i meşrûanın zevâle başladıkları zaman hasıl olan elemleri, emsalinin vücut ve gelmekte olduklarını göstermekle izale eder." cümlesini devamıyla izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"İman nuru lezaiz-i meşruanın zevale başladıkları zaman hasıl olan elemleri, emsalinin vürud ve gelmekte olduklarını göstermekle izale eder."
Lezzetlerin başlaması insanı nasıl mutlu ediyorsa, bitmesi de mutsuz eder. Lezzetlerin bitmesine iman nuru ile bakarsak, "Lezzetler her ne kadar bitiyor olsalar da arkasından yenisini gönderen Kerim bir Rabbimiz var" deriz, üzüntümüz ve mutsuzluğumuz gider.
“Ey insan! Nimetin zevalinden elem çekme. Çünki rahmet hazinesi tükenmez. Ve lezzetin zevalini düşünüp, o elemden feryad etme. Çünki o nimet meyvesi, bir rahmet-i bînihayenin semeresidir. Ağacı bâki ise, meyve gitse de yerine gelen var.” (20. Mektup)
"Ve keza nimetlerin devam edip tenakus etmemesini, nimetlerin menbaını göstermekle temin eder."
Nimetlerin eksilmeden devamlı olacağı, ancak nimeti veren Allah’ın bekası ile anlaşılır. Yani nimetlerin asıl kaynağı sebepler değil, o sebepleri de yaratan ve Baki olan Allah’tır.
"Ve keza firak ve ayrılmaların elemlerini teceddüd-ü emsalinin lezzetini göstermekle izale eder. Yani zeval düşüncesiyle bir lezzette çok elemler olur ki, iman o elemleri teceddüd-ü emsal ile ihtar ve izale eder."
İnsana en büyük acı ve azap veren şey, sevdiği şeylerden ayrılmasıdır. Oysa insanın sevdiği şeyler yok olup gitmiş olsa bile, hemen ardından benzerlerin gelmesi onun ayrılık acısını tedavi eder. Her sene çeşitli meyveler ve sebzeler yeniden yaratılıp bize ikram ediliyor. Bu da onların zeval ve yokluğunu hissettirmiyor bile.
"Maahâzâ lezzetlerin teceddüdünde de başka lezzetler vardır. Evet bir semerenin şeceresi olmasa, o semerede münhasır kalan lezzet, onun yemesiyle zâil olur ve zevali de mûcib-i teessür olur. Fakat o semerenin şeceresi maruf ise, o semerenin zevalinden elem hasıl olmuyor, çünki yerine gelen var."
Lezzetlerin tazelenmesi ve yenilenmesinde de başka bir mutluluk, farklı lezzet bulunuyor. Meyvenin ömrü bir mevsimlik olmuş olsa da meyveye vesile olan ağacın ömrü en az otuz kırk yıl devam ediyor. Meyvenin devamını sağlayan ağaç gözümüzün önünde duruyor. Öyle ise meyveler tükendi diye elem çekmenin hiçbir manası yoktur.
"Ve aynı zamanda, teceddüd haddizâtında bir lezzettir."
Ayrıca değişim ve yenilenmenin kendisi de bizzat bir lezzettir. Çünkü yeknesak bir hayat çekilmez. Bu yüzden Allah, sürekli olarak mevsimleri yeniliyor.
"Ve keza ruh-u beşeri en ziyade sıkan, ayrılmalardan neş'et eden elemlerdir. Nur-u iman o elemleri teceddüd-ü emsal ve tahaddüs-ü visal ümidiyle izale eder."(1)
İnsanın sevdiklerin ayrılması, onun ruhunu sıkar, bunaltır ve elem verir. Ama iman nuru ile bakıldığında, hiçbir şey yok olmadığı gibi gidenin yerine mutlaka yenisi geliyor.
Ayrılık mutlak olsa, ahirette tekrar buluşma olmasaydı o zaman ayrılığın acısı çekilmez olurdu.
(1) bk. Lem'alar, Yirmi Dokuzuncu Lem'a, İkinci Bab.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Son paragraftaki "Teceddüd-ü emsal" derken, insanların ölümleri doğumları da bu kapsamda mıdır?
Giden nimetlerin yerine benzerlerinin gelmesi “teceddüd-ü emsal” ile ifade edilmektedir. Bütün doğumlar da “teceddüd-ü emsal” ifadesine dâhildir.
İkinci ifade olan “tahaddüs-ü visal” ile de istikbaldeki bütün kavuşmalar ifade edilmiştir. Bu kavuşma sevdiklerimiz için olduğu gibi, nimetleri de ihtiva etmektedir. Böyle bir beklenti ise iman nuru ile yakalanabilir. Vefat eden bütün sevdiklerimize ahirette yeniden kavuşmamız; “tahaddüs-ü visal”dir.