"İnsanın mahiyet-i câmiasının simasındaki letâif-i refet ve dekaik-i şefkat ve şuâât-ı merhamet-i İlâhiyeden tezahür eden sikke-i ulyâ-yı Rahîmiyettir ki, Bismillâhirrahmânirrahîm’deki er-Rahîm ona bakıyor." Bu ifadeleri nasıl anlamalıyız?
Değerli Kardeşimiz;
İnsan kâinatın küçük bir numunesidir. Kâinatta azametli ve büyük olarak yazılan tevhid hakikatleri, insanın mahiyetinde de yazılmıştır.
İnsanı kâinat kadar geniş yapan şey ise, onun fıtratına konulan istidat ve duygulardır. İnsanda her âlem ile irtibat kuracak cihaz ve duygular vardır; herbiri ayrı bir âleme açılan bir penceredir. İnsan bu duygu penceresi ile o âlemi seyreder ve irtibat kurar.
Mesela göz bir penceredir, mubsırat (görünen) âlemine açılır. Kulak bir penceredir, sesler âleminie nazar eder. Dokunma duyusu bir penceredir, cismani âlemlere açılır. Kuvve-i hayaliye bir penceredir, misal âlemi ile irtibat kurar. Kalp, muhabbet dünyasının kapısıdır. Akıl, hikmetli mevcudat âleminin mütefekkir bir mütalaacısıdır. Daha buna benzer binlerce his ve duygular insanın geniş mahiyetinde mevcuttur ve her birisi bir âlem ile merbuttur.
Evet, insan istidat cihetiyle çok yüksek bir mahiyette yaratılmış, harika duygularala, eşsiz latifelerle ve mükemmel azâlalarla donatılmıştır. İnsanın birçok duygu ve kuvvelerine sınır konulmadığı için, onun terakkisi de tedenninisi de nihayetsiz oluyor. Bir insan, Allah’a muhatap olup, O’nun huzuruna çıkacak kadar yükselir; aynı insan hayvandan yüz derece aşağı bir mahlûk da olabilir. Bunun misalleri çoktur.
İnsan ayrıca mahlûkat içinde Allah’ın bütün isim ve sıfatlarını tanıyacak, bilecek bir mahiyete sahiptir. Mesela, midenin açlık hissi ile Rezzak ismini, tat alma duyusu ile Allah’ın Kerîm ve Muhsin isimlerini, cüzi iradesi ile Allah’ın küllî irade sıfatını, cüzi ilmi ile Allah’ın sonsuz ilim sıfatını bilebilir.
Allah sonsuz re’fet ve şefkati ile bütün kâinatı insana bir sofra yapmış. İnsan, kendisine ihsan edilen her bir cihaz ile ayrı bir nimet âlemine bakıyor ve o âlemden istifade ediyor. Bütün bunlar Rahîm isminin hususi bir tecellisidir.
İnsan kâinatın küçük bir misali olduğu gibi, onun mahiyetinin temerküz etmiş hâli de simasıdır. Yani kâinat insanda insan ise simada toplanmış gibidir.
"Muhakkak ki Allah, Âdem (a.s.)'i Rahmân sûretinde yaratmıştır."(1)
Ebu Said el-Hudrî’nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber (asm.) şöyle buyurmuştur:
“Biriniz kardeşiyle kavga ederse, yüzüne vurmaktan sakınsın.”(2)
Aslında her canlının en şerefli yeri yüzüdür. Bu sebepledir ki, yalnız insanların değil, hayvanların yüzüne vurmayı yasaklayan rivayetler de vardır. Ayrıca şu hadis-i şerfler de bu ince manaya işaret ediyor.
Hz. Cabir, “Resulullah bizi yüzü damgalamaktan ve yüze vurmaktan men etti.”(3).
Yine Hz. Cabir’in bildirdiğine göre, bir gün Hz. Peygamber (asm.), yüzü damgalanmış bir merkebi görünce, “Bunu yapana lanet olsun” diyerek tepki gösterdi.(4).
Evet, Allah’ın ihsan ve ikramlarının en muazzam tecellisi insanın yüz kısmındadır. Çünkü insan bütün kâinattaki nimetleri yüzündeki azalar ile bilip tartabiliyor. Görme, işitme, koklama, tatma ve idrak gibi beş duyu insanın simasında ve başında toplanmıştır. Ve bütün nimetler de bu duyular ile tadılabiliyor. Allah’ın insana olan şefkat ve re’feti onun yüzünde çok şaşaalı ve haşmetli bir şekilde parlıyor.
Dipnotlar:
(1) bk. Buharî, İsti'zân: 1; Müslim, Birr: 115, Cennet: 28; Müsned, 2:244, 251...
(2) bk. Mecmau’z-Zevaid, 8/106.
(3) bk. Müslim, Libas, 106.
(4) bk. Müslim, Libas, 107.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
"İnsan nasıl dağınık ve büyük olan kâinatın toplanmış ve temerküz etmiş (merkezileşmiş) hâli ise, insan mahiyetinin toplanmış ve temerküz etmiş hâli de insanın siması, yani yüz kısmıdır. Yani kâinat insanda insan da simada toplanıp temerküz etmiştir." denilmiş.temerküz edilen yerin yüz değil de kalp olması gerekmiyor mu?
Kainata dağılmış isim ve sıfatları okuyanın kalp olması,şuunat-ı ilahiyeyi idrak makamının kalp olması,18.000 alemi hissedip bilenin kalp olması vb.
Allah'ın yedi sabit sıfatı insanın simasında bulunduğundan dolayı insanın yüzü temerküz etmiştir. Görmek, konuşmak, işitmek, ilim, irade hep insanın baş kısmında toplanmış. Ama esas olan kalptir sima yedi sıfat açısından merkeziyet kazanmış.
"Burada, Allah’ın rubbiyetinin, yani tasarruf " ile başlayan paragraftan önceki açıklamalar soruda geçen Risalei Nurdaki metinden tamamen bağımsız ve o metinin açıklamasının dışında bir açıklama olarak duruyor düşüncesindeyim. Saygılar.
Rahim isminin tevhidle ehadiyetle ilişkisi nedir cümle ile ilgili olarak anlatırmısınız
Rahman ismi büyük, külli ve azametli nimetlere işaret ederken Rahim ismi ise küçük, cüzi ve şahsi nimetlere işaret ediyor. Yani Allah’ın rahmet ve şefkati külliyetli bir şekilde bütün kainatta tecelli ettiği gibi kainatın en basit en hakir en küçük bir cüzünde de tecelli ediyor. Rahmetin kainatın bütününde ki tecellisi vahidiyet olurken küçük bir cüzünde ki tecellisi de ehadiyet oluyor.
Kainatta ve kainatın bir cüzünde tevhidin en parlak en zahir en kati delili rahmet ve şefkattir.
Mesela küçücük bir kuşun rızkını ve hayatına gerekli olan şeyleri ihzar etmenin arka planında Allah’ın rahmet ve şefkatin manası hükmettiği gibi bütün canlıların rızıklandırılmasında da aynı şekilde Allah’ın rahmet ve şefkati hükmediyor. Şefkate işaret eden bütün külli ve cüzi işaretler aynı zamanda tevhidin de ispatı oluyor.
Nasıl üç çocuğun güzel bir terbiye ile yetiştirilip büyütülmesi şefkatli bir ana babaya delalet ediyor ise aynı şekilde bütün canlıların bir çocuk ve evlat edası ile terbiye edilmesi ve yetiştirilmesi de sonsuz rahmet ve şefkat sahibi bir Allah’a işaret eder.
İster kainatın bütününde olsun ister küçük bir cüzünde olsun her şeyde muazzam bir rahmet ve şefkatin emareleri görülüyor ve bu emareler de Rahman ve Rahim olan bir tek Allah’a işaret ediyor.