KERAMET

Keramet, Allah’ın veli kullarında görülen harikulade hallerdir. Mesela, kalplerden geçeni bilmek, su üzerinde yürümek, havada uçmak, tayy-ı mekan gibi... Velayet için keramet şart değildir. Bütün evliyalardan daha üst mertebede bulunan sahabelerde kerametin fazla görülmemiş olması, bunu ispat eder. Asr ı saadeti anlatan kitaplarda zikredilen kerametlerin sayısı, üç-beş tanedir. Bunlardan en meşhuru, Hz. Ömer’in (ra) hilafeti döneminde Medine’de birgün hutbede iken “Ya Sariye! El-Cebel, El-Cebel (Dağa, dağa!)” diye bağırmasıdır. Sariye, Hz. Ömer’in komutanıdır. O esnada İran’da Mecusilere karşı savaşmaktadır. Hz. Ömer’in sesini duyar. Ordunun sırtını dağa yaslar ve galip gelir.

Kerametten daha mühimi, istikamettir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (Hud, 112) ayeti, istikameti emreder. Tarîkattan gaye keramet değil, istikamet olmalıdır. Çünkü, “Bu dünya, daru’l- hikmettir, daru’l-hizmettir. Daru’lücret ve mükafat değildir.”

Allah’ın veli kulları her devirde olmuşlardır ve kıyamete kadar da olmaya devam edeceklerdir. Veliler rahmetin celbine, belaların def’ine vesiledirler. Birer manevi cazibe alanına sahiptirler. Ordudaki subaylardaki rütbeler misali, onların da manevî rütbeleri vardır. İnd-i İlahide makbul insanlar olduklarından, onlara düşmanlık edenler, semâvi afetlere maruz kalırlar.

Seyyid Şerif Cürcanî, Tarifat adlı eserinde kerameti, “Peygamber olmayan bir kimseden zuhur eden harikulâde hâl” diye tarif eder.

Keramet, velî kuluna Mevlâ’nın bir ikramıdır.

Risale-i Nur’da bu konu şöyle geçer:
“Hem evliyanın kerametleri ise, ekserisi ihtiyarî değil. Ummadığı yerden, ikram-ı ilâhî olarak bir hârika ondan zuhur eder.” (Mektûbat)

Yukarıda ifade edildiği üzere, “Kerametlerin çoğu ihtiyarî değildir.” Yani bir velî, çoğu zaman kendi iradesiyle keramet gösterme yoluna gitmez. Ve insanların o zâtı velî tanımak gibi bir mükellefiyetleri de yoktur. Ama mucize bu yönden kerametten çok farklıdır. Peygamber olan zât, kendisinin Hak Elçisi olduğunu ispat için Allah’ın izniyle mucize gösterir. Bunu gayr-ı ihtiyarî değil, iradî olarak yapar. Ve onun peygamberliğini kabul etmek muhatapları için şarttır.

Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...