"Lezzetleri terk etmek evladır." cümlesi ile "Şükür etmek için lezzetler takip edilebilir." cümlesini nasıl tevfik edebiliriz?

Cevap

Değerli Kardeşimiz;

Dünya hayatında lezzet ve keyfi takip etmenin bazı şartları vardır:

Birinci Şart: Lezzet ve keyif helal dairesinde olmalıdır. Haram yollardan lezzet ve keyif takip etmek insanı cehenneme götürür. Üstad Hazretlerinin ifadesi ile "Helâl dairesi geniştir, keyfe kâfi gelir. Harama girmeye hiç lüzum yoktur."(1)

Meşru dairede insan istediği lezzeti tatmakta serbesttir.

İkinci Şart: Lezzet ve keyfin manevî ücreti olan şükrün eda edilmesi. Yani insan şükür için helal olan her lezzeti takip edebilir.

Üçüncü Şart: Helal dairesinde de olsa israf ve aşırılığa kaçmamak. Zira bu âlem doyumluk değil, tadımlıktır. Tatmaya izin var, ama ölçüsüz yemeye izin yoktur. İsrafa kaçmamak şartı ile lezzet ve keyif takip edilebilir.

Dördüncü şart: Sevad-ı âzam denilen insanların ekserisinin durumunu da göz önünde bulundurmak. İnsanların büyük ekseriyeti aç ve sefil iken, lezzet ve keyif takip etmek hem insanlığa hem de Müslümanlığa yakışmaz. Ama toplumun genel durumu iyi ise ona göre lezzet ve keyif takip edilebilir.

Beşinci Şart:

"Onlar harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar." (Furkan, 25/67)

Bu ayetin tefsirinde, yapılan masrafların "ya bir zaruret ya bir ihtiyaç veya bir hüsün" için yapıldığı ifade edilerek, bunlar dışında kalan harcamaların israf olduğu kaydedilir. Hüsün, güzellik demektir. Lezzetli şeyler yemek, kaliteli elbiseler giymek "israf" değildir. Ancak, karşımızda veya yakınımızda zarurî ihtiyaçlarını karşılamaya güç yetiremeyenler varken, onlara yardımcı olmak yerine, kendi lüksümüzü artırmaya çalışmamız da israfa girmektedir.

Elmalılı tefsirinde bu konuda şu kayıt konulur: "İbadullahın ihtiyacı karşısında fazla tenaum da (nimetlenmek, yiyip içmek) hüsün değil, israf hududuna girer."

Üstad Hazretleri de şu ölçüyü koyar:

"Bu zamanda tereffühte izn-i şer'i bizi muhtar bırakmaz."(2)

Tereffüh; refah içinde yaşamak, günümüz tabiriyle lüks bir hayat sürmektir.

Allah Resulü (asm), bu hakikati şu hadis-i şerifleriyle en güzel bir şekilde ifade buyurmuştur:

"Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden (İslam'ın istediği ideal Müslüman) değildir."(3)

İhtiyaç ve zaruret, harcamanın temel bir rüknüdür. İhtiyaç dışındaki harcamaların israf olduğu su götürmez bir hakikattir. Mü’min ne kadar varlıklı olursa olsun, sade ve sünnete uygun bir hayat sürmeye gayret etmelidir. Lezzetleri şükür için ve itidal ile takip etmelidir.

Ebû Ümâme İyâs İbni Sa’lebe el-Ensârî el-Hârisî radıyallahu anh şöyle dedi:

Bir gün, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashâbı onun yanında dünyadan bahsettiler. Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (asm.) şöyle buyurdu: “Siz işitmiyor musunuz? İşitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır; sâde hayat sürmek imandandır.” (Ebû Dâvûd, Tereccül 2. Ayrıca bk. İbni Mâce, Zühd 4)

Hulasa; yukarıdaki şartlar dâhilinde, insan dünya hayatının her çeşit meşru lezzet ve keyfini tadıp takip edebilir.

Dipnotlar:

(1) bk. Sözler, Altıncı Söz.
(2) bk. age., Lemeât.
(3) bk. Hakim, Müstedrek, 4/183, no: 7307.

Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü

Kategorileri:
Okunma sayısı : 5.230
Sayfayı Word veya Pdf indir
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...