"Mahdut bir hayatta, mahdut günahlara mukabil hadsiz bir azap ve nihayetsiz bir cehennem nasıl adalet olur?" Kâinat sonsuz değil iken, azabın da sonlu olması gerekmez mi?
Değerli Kardeşimiz;
"Hatıra gelmesin ki, bu küçücük insanın ne ehemmiyeti var ki bu azîm dünya onun muhasebe-i a'mâli için kapansın, başka bir daire açılsın? Çünkü bu küçücük insan, camiiyet-i fıtrat itibarıyla şu mevcudat içinde bir ustabaşı ve bir dellal-ı saltanat-ı İlahiye ve bir ubudiyet-i külliyeye mazhar olduğundan, büyük ehemmiyeti vardır.” (Sözler, 10. Söz, Mukaddime)
İnsan maddeten küçüklüğüyle birlikte akıl ve kalp cihetiyle bütün mahlukatın üstünde bir makamdadır. Zira bütün kâinat bir saray, o ise Rabbinin misafiridir. Kâinat kitap, o ise onun mütalaacısıdır. Bütün güzellikler onun ruhundaki “cemale muhabbet” duygusuna hitap ederler. Ve arzın halifesi olan bu insan, dünyada bir imtihana tabi tutulmakla onun o cami istidadı cennetin de cehennemin de çekirdeği olmuştur.
İnsanın istidadı çok cami olduğu için her nevi ilmi öğrenmeye, her nevi sanatı icra etmeye elverişlidir. Her usta kendi ihtisası sahasında iş görürken o ustabaşı, bütün mevcudatın ibadet ve tesbihlerini temaşa ve tefekkür makamındadır. İnsan o yüksek istidadıyla Allah’a muhatap ve dost olmuştur.
Cenâb-ı Hak bu dünyayı, insanın kulluğu için bir mektep ve bir talimgâh olarak yaratmıştır. Allah’a karşı kulluk vazifesini öğrenip salih amel işleyenler, ebedî cennet saraylarına girmeye liyakat kesbederken, kendi iradeleriyle isyan eden ve Allah’ın emirlerine karşı çıkanlar da müstahak oldukları cezaya dûçar olacaklardır.
Şayet kâinat sonsuza kadar varlığını devam ettirse idi, o kâfirlerin küfrü de sonsuza dek devam edecekti. Dolayısı ile kâfirlerin küfrüne karşılık verilen sonsuz azap, aynı hak ve aynı adalettir. Nasıl beşer mahkemelerinde bir adamı bir dakikada öldürmek gibi cüz’i bir suça karşılık müebbet hapis cezası verilmesi makul ve vaki ise, aynı şekilde küllî küfür cinayetinin sonsuz bir azap ile cezalandırılması da gayet makul ve çok adildir.
Demek ki, o caninin ömrü ebedî olmuş olsa idi, cezası da ebedî olacaktı. Yani sonsuz ceza meselesi insanlığın hukuk sisteminde de caridir. Hâl böyle iken, küfür sebebi ile had ve hesaba gelmeyen cinayetler işleyen bir kâfire, sonsuz bir ceza verilmesi neden adil ve makul olmasın?!.
Yirmi Üçüncü Söz’de küfrün büyük bir seyyie ve azim bir tahrip olduğu üç ayrı yönüyle nazara verilip izah ediliyor. Sadece iki cümlesini nakletmekle iktifa edeceğiz:
"Küfür bir fenalıktır, bir tahriptir, bir adem-i tasdiktir. Fakat o tek seyyie, bütün kâinatın tahkirini ve bütün esmâ-i İlâhiyenin tezyifini, bütün insaniyetin terzilini tazammun eder."
"S. Pekâlâ, o ebedî ceza hikmete muvafıktır, kabul ettik. Amma merhamet ve şefkat-i İlahiyeye ne diyorsun?
C. Azizim! O kâfir hakkında iki ihtimal var. O kâfir ya ademe gidecektir veya daimî bir azab içinde mevcud kalacaktır. Vücudun velev cehennemde olsun, ademden daha hayırlı olduğu vicdanî bir hükümdür. Zira adem, şerr-i mahz olduğu gibi, bütün musibet ve masiyetlerin de merciidir. Vücud ise velev cehennemde olsa, hayr-ı mahzdır. Maahaza kâfirin meskeni cehennemdir ve ebedî olarak orada kalacaktır." (İşârâtü'l-İ'câz, Bakara Sûresi, 7. Ayet Tefsiri)
"Ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında: 'Ah ne olurdu, keşke dünyaya geri çevrilsek de Rabbimizin ayetlerini inkâr etmesek ve inananlardan olsak.' dediklerini bir görsen!.."
"Hayır! Evvelce gizleyip durdukları işleri karşılarına çıktı (da ondan böyle söylüyorlar). Eğer geri döndürülselerdi, yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerlerdi. Çünkü onlar yalancıdırlar."(En’am Suresi, 6/27-28)
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü
Yorumlar
Kafirlerin sonsuz küfürlerini ispat etmek için kainatın sonsuz bir şekilde devam etmesi gerekmiyor. Allah ezeli ilmi ile onların mümkün hallerini görüyor ve işi uzatmayıp imtihanı sonlandırıyor. Ben birisine bana fırsat verirsen sana sonsuza kadar küfredeceğim dersem bu tavrım sonsuz bir küfür niteliğini alır.
Sevgili editor bir ateist sormuş arkadaşima günakkar bir müslumani cehenneme atması Allahin kendisini tatmin etmek için (haşa) Allah ta tatminlik duygusumu var
Mutlak kemalde olan bir Zatın eksik ve noksanlıktan kaynaklanan bir durumdan dolayı tatmin olmaya kalkışması kendi içinde çelişki ifade eden bir yorum olur. Tatmin olmak ya da olmaya kalkışmak zayıflığın eksikliğin, acizliğin, çaresizliğin, yoksunluğun bir işaretidir. Bu gibi incelikler mantık ve felsefenin alanına girer anlaşılan bizim ateist mantık ve felsefeden bihaber.
Bu ateist hem Allah'ın varlığına innanmıyor, hemde, "günakkar bir müslumani cehenneme atması Allahin kendisini tatmin etmek için (haşa) dir. Diyor. Nasıl oluyorda varlığına inanmadığı bir zat, var olan günahkar bir müslümanı kendini tatmin için cehenneme atabiliyor? Anlaşılan o ki, ateistlik onu tatmin etmemiş. Kendini tatmin için böyle soruyor. Akıldan, idrakten ve vicdandan yoksun bu ateistler, insana saç baş yoldurup, bun ne yaman çelişki anne ddirtiyor.