"Memnu' heykel; ya bir zulm-ü mütehaccir ya bir heves-i mütecessim veya bir riya-yı mütecessiddir." İzah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
Bazı resimlerde öyle bir cazibedarlık olur ki, kimse nefsine hâkim olamaz. Resimlerdeki kuvvet ve tesir, insanları bilhassa da ruhunu kokuşturanları, günaha davet edip teşvik eder, demektir.
Bugün gençliğe en çok tesir eden ve günahlara çeken şey; sinema ve açık saçıklıktır. Hakikaten resim ve sinema sektörü, bir tılsım gibi insanları teshir edip, kendisine çekerek helak ediyor. Müstehcen ve şehvet unsurlu yayınlarla gençliği baştan çıkarıyor.
Burada İslam'ın yasakladığı heykellerin, yasaklanmasındaki bazı hikmetler nazara veriliyor. Zira bu heykeller: Ya cisimleşmiş bir zulmün ifadesi, ya heva ve hevesin maddî bir tezahürü, ya da riya ve gösterişin cesed giymiş şekilleridir. Bunların ortaya çıkış sebebi olarak da Otuzuncu Söz'de şu izahlar yapılmaktadır:
"İşte, diyânet silsilesine itaat etmeyen silsile-i felsefe ki, bir şecere-i zakkum sûretini alıp, şirk ve dalâlet zulümâtını etrafına dağıtır. Hattâ, kuvve-i akliye dalında, dehriyyun, maddiyyun, tabiiyyun meyvelerini beşer aklının eline vermiş. Ve kuvve-i gadabiye dalında Nemrudları, Firavunları, Şeddadları beşerin başına atmış. Ve kuvve-i şeheviye-i behîmiye dalında âliheleri, sanemleri ve ulûhiyet dâvâ edenleri semere vermiş, yetiştirmiş."
"İşte, o şecerenin kuvve-i şeheviye-i behîmiye dalında beşerin enzârına verdiği meyveler ise, esnâmlar ve âlihelerdir. Çünkü, felsefenin esâsında, kuvvet müstahsendir; hattâ, 'Elhükmü lilgâlip.' bir düsturudur. 'Galebe edende bir kuvvet var.'; 'Kuvvette hak vardır.' der."
"Zulmü mânen alkışlamış, zâlimleri teşcî etmiştir ve cebbârları ulûhiyet dâvâsına sevk etmiştir. Hem, masnu'daki güzelliği ve nakıştaki hüsnü masnua ve nakşa mal edip, Sâni' ve Nakkaşın mücerred ve mukaddes cemâlinin cilvesine nispet etmeyerek, 'Ne güzel yapılmış.' yerine, 'Ne güzeldir.' der, perestişe lâyık bir sanem hükmüne getirir. Hem, herkese satılan müzahraf, hodfüruş, gösterici, riyâkâr bir hüsnü istihsan ettiği için, riyâkârları alkışlamış, sanem-misâlleri kendi âbidlerine âbide yapmıştır."
"O şecerenin kuvve-i gadabiye dalında, bîçare beşerin başında küçük büyük Nemrudlar, Firavunlar, Şeddadlar meyvelerini yetiştirmiş; kuvve-i akliye dalında, âlem-i insaniyetin dimâğına dehriyyun, maddiyyun, tabiiyyun gibi meyveleri vermiş, beşerin beynini bin parça etmiştir."(1)
(1) bk. Sözler, Otuzuncu Söz.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü