"Risaletü’n-Nur ve şakirtlerinden daha ziyade bu vazifeyi müşkül şerait içinde sebatkârâne yapan zâhirde görülmüyor." Ne demektir?
Değerli Kardeşimiz;
“Ve ilm-i hakikatte râsihâne çalışan ve kuvvetli iman eden bir taifeye işaret eder. Ve çok âyetlerin ehemmiyetle gösterdikleri bu 1344'te Risaletü'n-Nur ve şakirtlerinden daha ziyade bu vazifeyi müşkül şerait içinde sebatkârâne yapan zâhirde görülmüyor. Demek bu âyet onları dahi daire-i harîmine hususî dahil ediyor.”(1)
1926-1960 yılları arasında medrese ve tekkeler kapatılmış, Kur’an harfleri yasaklanmış, ezan Türkçeye çevrilmiş, dinsizlik fikri hem dünyada hem ülkemizde kuvvetlenip milletin imanını sarsmaya başlamıştı. Devleti idare edenler de din âlimleri üzerinde şiddetli bir baskı kurmuş, bazıları idam edilmiş, bir kısmı sürgüne gönderilmiş ve kimileri de hapislere atılmak suretiyle susturulmaya çalışılmıştır.
Bu dehşetli dönemde sistemli ve düzenli bir şekilde imanı müdafaa eden Üstad ve Nur talebelerinden başka görülmüyor. Tarikatlar ya perde arkasına çekilmişler ya da pasifize olmuşlar, bir kısmı da rejime tabi olmuşlar.
Bu süreçte Üstad ve talebelerinden başka hapis ve sürgüne maruz kalan başka bir cemaat olmamış. “Bu vazifeyi müşkül şerait içinde sebatkârâne yapan zâhirde görülmüyor” cümlesi de bu inceliğe işaret ediyor.
Aslında o zamanlar samimi ilim adamlarının ve meşayihlerin hemen hepsi ciddi manada eza ve cefaya maruz kalmış, sıkıntılar çekmiş, hapis yatmış ve sürgün edilmişlerdir. İdam edilenler, işkence görenler, hapishane köşelerinde çürüyenler ve hayatını verenler elbette olmuştur. Allah bunların hepsine ecir ve hasenatlarını fazlasıyla verecektir. Lakin o karanlık ve dehşetli dönemde altı bin sahifelik yüz otuz parça harika bir eser yazarak, medrese olmadan binlerce insanın hidayetine vesile olan, bu uğurda akıl almaz baskılara maruz kalan, idam, hapis ve sürgün gibi her türlü eza ve cefayı göze alarak, cemaat halinde çalışan Üstad ve Nur talebelerinden başka bir cemaat var mıydı acaba?
Evet, imansızlık yangınını söndürmek isteyen Bediüzzaman’a her taraftan hücum edilmekte idi. Buna rağmen O, ulvî gayesinden dönmemiş, davasından zerre kadar taviz vermemiş, eğilmemiş, yılmamış ve yıkılmamıştır. İzzet-i imaniyesinden aldığı kuvvetle gizli zındıka komitelerini tarumar etmiş ve bütün planlarını akim bırakmıştır.
(1) bk. Şualar, Birinci Şua, On Dördüncü Ayet.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü