Üstad, namazın beş vakte hikmet-i tahsisini neden anlatıyor? Esas olan farz emir olması değil mi?
Değerli Kardeşimiz;
İbadetlerin asıl sebebi yani illeti, Allah'ın emridir. Fakat Allah'ın her bir emir ve yasağının dayandığı çok hikmet ve maslahatlar vardır. Buna da makul ul mana denir. Yani bir ilahi emrin veya yasağın insanlara yazılmasında bu hikmetlerin nazara alındığı da her hükümde okunabilmektedir. Bu asrın insanının menfaatçi olması hasebiyle illetten ziyade hikmete ehemmiyet verdiğinden dolayı, Risalelerde özellikle ibadetlerin hkmet tarafının daha çok ele alındığını görüyoruz. Tabi ki bunu yaparken, emrin kaynağının kuvveti olan Allah'ın mehaz ve kaynak olması meselesinin ihmal edilmediğini görüyoruz. Önce hikmetlerin sayılması, illetin ne kadar isabetli ve insana faydalı olduğu akıllara yerleştirilmesinde büyük bir vesile olmuştur.
Dokuzuncu Söz'de hikmetlerin anlatılması da hikmet üzerinde düşünmek, tefekkür etmek içindir. Böylece Allah, Hakim isminin bir gereği ve tecellisi olarak her şeyi hikmetli yaratmış ki insanlar bu hikmeti tefekkür edip Allah’ın yüceliğini, büyüklüğünü, lütuf ve keremini anlayıp ona olan muhabbet ve marifeti ziyadeleşsin. Neticede ibadet ve ubudiyeti şevk ile yapsın.
Nasıl Hakim ismi bütün eşyayı hikmetli yaratmış ise, aynı isim ilahi emir ve yasakları da hikmetle donatmış. İnsanlara fayda ve zararlar verecek şekilde tesis ve takrir etmiştir. Bu sebeple emir ve ibadetlerde maddi ve manevi anlamda faydalar var, yasaklarda da maddi ve manevi anlamda zararlar vardır.
İnsanları ibadete teşvik ederken bu hikmetlerden yararlanılır, bu ihlasa aykırı bir durum değildir. Beş vakit namazın beş vakte tayin edilmesinin hikmet ve sırlarını bilen bir insan namazını daha kaliteli, daha şuurlu daha içten ve derin bir şekilde kılacaktır. O vakitlerde verilen sayısız nimetleri tefekkür ederek ve o vakitlerde ki büyük değişimleri tefekkür ederek namazda Allah’a karşı şükrü külli bir mahiyete kavuşacaktır. Ona olan hayranlığı ve sevgisi daha da artacaktır.
İbadetler yine de hikmetleri için değil, Allah'ın emri olması noktasında yapılmalıdır. Böyle olmadığı takdirde ihlas kırılır.
"Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Hak'tır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münâfi olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez." (Lem'alar, 17. Lem'a, On Üçüncü Nota)
İlave bilgi için tıklayınız:
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü