"Ve sahip olduktan sonra, o hasenat ise, ona evvelce verilmiş olan vücut ve iman nimetleri gibi, sabık hadsiz niam-ı İlahiyeye bir şükürdür, geçmiş nimetlere bakar." cümlesini izah eder misiniz?
Değerli Kardeşimiz;
"Sabık nimet", insana peşinen verilmiş nimetler demektir. İnsanın yapmış olduğu ibadet ve şükürler, bu peşinen verilmiş nimetlerin karşılığıdır. Yoksa gelecekte verilecek nimetlerin karşılığı değildir.
"Ubudiyet, mukaddeme-i mükâfat-ı lahika değil, belki netice-i nimet-i sabıkadır." (Sözler, 24. Söz, 5. Dal, İkinci Meyve)
Cenab-ı Hak, insana sayısız ve en harika nimetleri ihsan etmiştir. İnsan bu küllî nimetlere kendi kesbi ve kuvvetiyle değil, Cenab-ı Hakk’ın ihsanıyla mazhar olmuştur. Mesela, Allah insanı yolukta bırakmayıp, varlık nimetine kavuşturmuştur, bu nimetlerin en büyüğüdür. Yine varlık içinde cansız ve camid bırakmayıp, hayat nimetini vermiş ve ruh ihsan etmiştir. Sonra akıl ve şuur nimetini ihsan etmiş, insaniyet nimetini bahşetmiştir. Sonra da “İnsaniyet-i kübra olan” İslamiyet nimeti ile şereflendirmiş, iman ve hidayeti lütfetmiştir.
Bu sayılan bütün nimetler verilmiş, sabık nimetlerdir, hepsi şükür isterler. İnsanın yaptığı bütün ibadetler bu külli nimetlerin birinin dahi şükrüne yetmez. Nerede kaldı ki, bunlarla cenneti kazanabilsin.
Netice olarak; Allah’a yapılan kulluk, ebedî saadete mazhar olmanın bir sebebi ve başlangıcı değil, insana önceden verilen nimetlerin bir neticesidir.
Cennet hiçbir insanın ibadetinin karşılığı değildir; ancak ve ancak Allah’ın keremi ve fazlıdır, ihsanı ve ikramıdır. Hiç kimse kısa bir ömürde, çok az bir ubudiyetle, kendi ameli ile cenneti hak etmiş değildir. Cennete kavuşmak fazl-ı İlahi, cehennem azabı ise adl-ı İlahidir.
Selam ve dua ile...
Sorularla Risale Editörü